15 Haziran 2009 Pazartesi

''Hoşça kal''ı ikame etmek, ne gereği varsa?



Hafıza kaybına uğramış bir toplumun sıradan vatandaşları olarak, sıradanlıkların bir parçası olup, olmayacak yenilikleri benimsemenin doğruluğunu düşünmeden, hemencecik kabul ediyoruz bize ait olmayanları...

Gün geçtikçe gelişen dünyanın bir parçası olmak için üç yüz yıl geriden mücadele etmeye başlayarak ancak bu günlere gelebildik, bence topallaya topallaya... Güya birçok konuda geliştik. Tabi bu sırada büyük dediğimiz ya da saydığımız, büyük diye okuduğumuz/bildiklerimizin de yanlışları oldu biz büyürken.

Şimdi sanmayın hemen safi eleştirmek için yazdığımı.Söylediklerimin sanal dünyanın derinliklerinde kaybolup eleştirel kalmasındansa, yapabildiğim ölçüde minik çözümler getirmesini umarım, tabi başarabilirsem.

Vardır ya hani bir atasözümüz, ''iğneyi kendine...'' diye. Bence ufaktan batıralım şimdi kendimize.Maksat canımızı yakmak olmasın ama küsmeler de olmasın ben baştan söyleyeyim!

Gün geçtikçe gelişen kocaman bi dünya olunca, normal olarak gelişmek gerek geride kalmamak adına. Ama ya gelişirken/değişirken ya da değiştirilirken bazı yanlışlıkları göremiyorsanız, bu sizi saf yapmaz mı? Eğer tüm derdiniz safça yaşayıp, bu dünyada saf mutluluğu tatmaksa amacınız, doğru yoldasınız demektir. Ancak saf ya da aptal insanlar akıllı insanlar tarafından kullanılmak üzere yaşarlar bundan habersiz. Bunu bilmek umarım mutluluğunuzu azaltmaz.

Bakış açısına göre yanlışlar ve doğrular yer değiştirebildiğine göre referans olarak Türk Dil Kurumunu almanın bir çok konu açısından tartışmasız gerekli olduğunu düşünüyorum. Kaşgarlı Mahmut'un Lügatına kadar gitmeyelim dilerseniz.

Kaşgarlı'nın zamanında telefon yoktu ve bundan bi 30 sene önce de kimse birbirine ''Bye-Bye'' demiyordu ama yurdumuzun insanının, harikulade yaratıcılığı (kopyacılığı mı desek) ve okulda verilen bilinçsiz Türkçe eğitiminin hafızamızda kalma süresi sebebiyle, nasıl konuşacağını bilememesi, aradaki o meşhur 300 yılı arşınlamış gibi gösteriyor içerden safça bakınca.

Maalesef sevgili Türk gençliğinin/halkının saflığı bunu doğru yapmıyor. Küçükken duyduğumuz o ''Güle güle'' ve ''Hoşça kalın'' ile ''yolunuz açık olsun'' gibi kelimeleri/cümleleri duyamaz olduk artık. Konuşmak üzere olan bir bebek iken attaaaa gitmek istemenizin yegane sebebi aslında ilk söylediğimiz kelimelerden biri olan ''güle güle'' diyebilmek ve etraftan aferin alabilmek değil miydi sevgili bilinçsizlikler topluluğu?

Üzgünüm azcık derine sapladıysam ama bilin ki, birbirimize artık hoşça kal demiyor olmamıza üzgün olanlar, canı acıyanlar var etrafınızda.

Dilbilgisinden yoksun (Akp mi, Ak parti mi?) ve Türkçe konuşamayan insanları mebusan yapabildiğimize göre burda ''Hoşça kal'' deyişinin de ayrı yazılması gerektiğini yazarak lafı uzatmayalım iyice.

Sanırım en doğrusu nasıl konuşulması gerektiği konusunda artislik!(bu da ne demekse) taslamayı bırakıp yapılabilirse ufak çözümler üretmenin yollarını aramak.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...