Hagi, o çok sevdiğimiz adam, hakkında ikiye bölünmemiz için bir sebep daha sundu bize.
Yazılan çizilenlere göre, yedek takıma geçmek istemeyen Milan Baros, Hagi tarafından çalışmasına devam etmesi için salona gönderilmiş.
Biz bu durumu sanki daha önce yaşadık. Hagi'nin yerinde Rijkaard, Milan Baros'un yerinde de Servet vardı. Hatırlayalım lütfen...
Kişilere göre yorum yapmaktansa biraz gerçekçi olalım. Milan Baros'un yerinde bugün Ayhan Akman ve as takımda antrenmana devam edecek kişi de cumhur olsaydı ne tepki verecektik?
Empati kurmalı.
Peki Hagi, Baros'u salona göndermekte haklı mıdır? Ya da Rijkaard Servet'i a2'ye gönderdiğinde haklı mıydı? Bu işin özü ayrıntılarda gizli bir bakıma.
Yukarıda aklıma gelen sorulara kendi mesleki deneyimime dayanarak cevap vericem.
2. Kaptanlığımın ilk zamanları. Reis denilen 2. Kaptanın sağ kolu bir adam vardır gemide. Tayfaları yönetir ancak işi 2. Kaptandan alır. Gemide reis denilen kişi usta gemicilerden daha eski, daha yetenekli denizcidir.
Atlantik geçerken herkesin içinde verdiğim işe karşılık reisten oldukça ters bir cevap aldım. Hiyerarşi denilen kavramın içinde yaşanılan bir ortamda bu kesinlikle kabul edilemez. Ben de otoritemi kaybetmemek uğruna altta kalmadım aynı terslikte cevap verdim ve sürtüşme başladı. Sonu güzel gitmedi. Çalıştğımız güverteden kendisini doğruca kamarasına gönderdim. O da tıpış tıpış gitti kamarasına.
Ben otoritemi sağlamıştım. Tüm gemicilerin üzerine eskisinden daha da otoriterdim. Bir anda korku dolu bir varlığa büründüm ama çok geçmeden aslında hiçbir şey kazanmadığımı farkettim. Ertesi gün herkes keyifsiz, isteksizdi. Bırakın çalışmayı, yemek yeme istekleri dahi yoktu. Gemide sevilen saygı duyulan adamların başında reisle birlikte ben geliyordum. Doğal olarak herkesin morali bozuldu. Gemiciler bana bir şey söyleyemiyorlardı çünkü otorite almış başını yürümüştü. Gemiciler reis'e de bir kelam söyleyemiyorlardı çünkü o da hatalıydı.
Sonraki gün güneş ufuktan yükselirken aradım reis'i çağırdım köprüüstüne. Konuştuk. O özür diledi ve ekledi. Efendi kaptan, ben haksızdım ama sen de hata ettin. Beni çekip kenara konuşsaydın anlatsaydın da beni küçük düşürmeseydin gemicilere karşı, dedi. Bana anlatsaydın güzelce kabul ederdim, ha gene aynı haltı yeseydim, işte o zaman tamamiyle haketmiş olacaktım kovulmayı, dedi.
Fevri davranmıştı. Ben de ona uymuştum. İşte bu olay sonucu o iki günde bitecek işi yetiştiremedik.
Velhasıl, adam idare etmek zor iştir. Herkes yönetici olamaz. Herkes işçi de olamaz. Takımdaki herkesin 10 numara oynayamayacağı gibi herkes kalecilik de yapamaz.
Yanlış anlaşmayalım Hagi'den teknik adam olmaz demiyorum. Olur. Ancak anlattığım üzere yönetici olmak, idareci olmak, lider olmak başka bir meziyet. Biraz da öğrenilebilen bir tarafı var bunun.
Empati dedim, ayrıntılarda gizli dedim...
Hagi herkesin ortasında Baros'a böyle davrandıysa, vay Hagi'nin haline. Hagi önüne geleni kadro dışı bırakacaksa, adam yönetmeyi bilemediğini gazeteye ilan verse belki daha faydalı olur.
Rijkaard da Servet'i A2'ye göndermişti. Servet yedek takıma geçmek istememişti, Rijkaard'ın üzerine yürümüştü. Bir hafta sonra yine ilk 11 çıktı sahaya Servet. Şimdilerde servet daha az uzun top kullanır oldu. Her ne kadar hala sevmesek de artık daha faydalı takıma.
Baros ve Servet'in durumları insanı düşünmeye sevk ediyor. Sanki yazılı olmasa da bazı kurallar var bu takım içinde. Teknik adamın değil de oyuncuların hakim olduğu bir takım Galatasaray.
Sorun hagi'nin oyuncu tercihleri ya da rijkaard'ın otoriter olmayışı değil. Başka şeyler var takımın içinde. Baros, Servet, Arda bu takımda kendilerini farklı konumda görüyor olmalı.
Iki ayrı teknik adam iki farklı futbolcu. Aynı sorun, iki ayrı dönem.
Görünen o ki, futbocular bir şeyin farkında. Biz olmazsak galatasaray olmaz, bu kötü durumun sorumlusu biz değil nasıl olsa teknik adam olacak... Skibbe'den beri gönderilenler ve hatta Adnan Sezgin ile suçsuz Misimoviç bile gönderildiğine göre yerimiz sağlam... Bu dediklerimi belki sesli şekilde düşünmezler futbolcular, ama bilinçaltlarında bunun yankılanmadığını söylemek artık çok zor.
Yönetimsel anlamda kangren olan Galatasaray'da sanki bir tümör var ve bu tümör takıma,taraftara, futbolculara, teknik adama yayılmış gibi. Endişe edilecek husus bu etkinin kartopu şeklinde büyüyüp diğer branşlara ve tüm camiaya yayılması .