24 Haziran 2010 Perşembe

Ben Lisedeyken Asık Oldum...


Aşık olmak güzeldir.

İnsanoğlunun başına gelebilecek en güzel şeydir hatta. Cennete hiç gitmedim; ama, sanırım oraya gitmekten de güzeldir.

Kimse ile paylaşamazsınız o hissi, gerek de yoktur zaten. İçiniz öyle mutlulukla dolar ki, uçmak doğal bir yetenektir o an. Saatlerce ona bakabileceğinizi hissedersiniz. Gözlerinizin içi güler. Gözlerini alamazsınız ondan. Bakmak bir eylem olmaktan çıkar artık, nefes almaya dönüşür. Ona bakamadığınız zamanlarda onu düşünürsünüz nefes alabilmek için.

Geceleri ise rüyalar daha güzeldir artık. Uyanmak istemezsiniz. Uyanınca ağzınız kulaklarınıza varır. O güne başlamak için harika bir sebebiniz vardır: onu tekrar görebilmek.

Benim lisede başıma gelen, işte tam olarak buydu. Şarkıda dediği, birden gördüm.

Ve ilk aklıma gelen şey, kanatlarını bir yerde unutmuş ya da bir kenara bırakmış olduğu idi.

Bu kadar güzel gülen çok az insan gördüm. Onlara da hislerimi söyledim zaten, eninde sonunda... Ama bir tek o hariç...

Lütfen bunu dikkatle izleyin. Benim ona baktığım gibi bakamayacağınızdan eminim ama en azından ne demek istediğimi sanırım anlayacaksınız.

Efenim, tanıştırayım. Benim için dünyanın en güzel Fransız kadını: Mary Pierce.

23 Haziran 2010 Çarşamba

TRT Spikerlerinin Olmayan Yabancı Dil Bilgisi

Avustralya - Sırbistan maçını izledim bu akşam Lucas Neill'i seyretmek için. İzlemez olaydım. İnsanın seyir zevkini baltalayan, dünyadan bihaber yaşayan spikerler herhalde sadece TRT'de mevcut. Hayır, anlam veremediğim konu, bu adamları seçerken hiç mi bir dil sınavına tabi tutmadınız hiç mi bir sözlü mülakattan geçirmediniz?

Avustralya'da Tim Cahill isimli bir forvet var. Spiker Hakan Arslan, Cahill soyadını 5 farklı şekilde telafuz etmeye çalıştı bütün maç boyunca ve de hiçbirinde tutturamadı. 

Keyhıl, Kehıl, Keeyhıl, Kehil. Bütün maç bunu dinledim sabırla. Ama Tim Cahill gol atınca İngilizce'de sanki yeni bir aksan ortaya çıktı ve o anda koptum, bütün keyfim kaçtı.

Maçın ilk yarısı pek keyifli geçmemişti ama ikinci gol geldikten sonra bir umut doğdu; Avustralya belki gruptan çıkabilecekti. Son dakikalar keyifli olmaya başlamıştı ki Sırbıstan'ın golü ile (wilkshire) vilksaayr diye telafuz edilmesi gereken adamı, vilkşir diye dinlemek ve keyhıl telafuzlarını duymak beni benden aldı, vazgeçtim izlemekten.

Bu ademoğlu sanki sırp kökenliymiş gibi tüm Sırbistan milli takımı futbolcularının isimlerini doğru söylerken birkaç isim konusunda defalarca kez saçmaladı. En azından Tim Cahill konusunda bir karar verseydi iyi olacaktı. Kulak tırmaladı maç boyunca.Vuvuzela sesleri bile daha iyiydi kendi adıma.

Allah rızası için şu maçlara bir ön hazırlık yaparak gelin be kardeşim. Bilmediğiniz kelimelerin nasıl telafuz edildiğini öğrenin yahu. Yuh artık, azıcık kalitenizi artırın be kardeşim! Yıllardır aynı tas aynı hamam.
Yayıncılık desen aynı, çalışanlar desen zaten ordan burdan toplama adamlar gibi...

Maç biter oyunculara, teknik direktörlere mikrofon uzatırlar, maç sonrası görüşleri duymak için. Bu TRT spikerleri reklamlardan sonra yayına dönerler çeneleri boş boş laf yapar. Susun be kardeşim, bari şu oyuncuların dediklerini dinleyelim, anlayalım değil mi?  Yok illa ki esenlikler dileyeceksin. 

Öyle bir yayın yapıyorsunuz ki Ömer Üründül yorumları ve vuvuzela sesleriyle birlikte insanın ciddi anlamda esenliğe ihtiyacı oluyor.

Yaptıklarınızı bildiğinizden esenlik diliyorsunuz, milletle dalga geçiyorsunuz, diye düşünmeden edemiyor insan. 

Süperlig de dahil olmak üzere önemli ligleri, kupaları, maçları ne zaman yayınlayacak bu NtvSpor?Ne zaman kurtaracak bizi bu çileden, ne zaman bu kaliteyi gösterecek bu beceriksiz insanlara?

Özlemle duyurulur...

21 Haziran 2010 Pazartesi

Kalleşsin Sen Elano!


                
Elano sen geldin Türkiye'ye. Gelirken dedin ki, Dünya Kupasında oynayabilmem için düzenli forma giymem lazım, ondan geldim. 

Sen geldin bizim takıma. Biz seni havaalanında karşıladık. Bak biz de bir Arda var. Onu böyle karşılamadık biz. Lincoln vardı senin vatandaşın, bildin mi? Onu da çok sevdik ama o da senin gibi kalleş çıktı. Maç kazandırdı aslında bize çok, bazı maçlarda şov yaptı resmen süper topçuydu ama bizim Bülent abimize fuck off dedi. Anladın mı Elano, fuck off dedi. Yabancılar kızınca böyle der ama bizim buralarda, hele hele ulu orta böyle küfür edemez kimse. Bizim Bülent Korkmaz çok küfürbazdır, ben karşılaştım onla, ağzı çok bozuktur ama, hele hele Lincoln gibi bir yabancının ne haddine, kimse küfür edemez.

Lincoln denilen senin vatandaş yetenekliydi ama bizim takıma ayak uyduramadı. Sonra bizim yerli oyuncular filan beğenmedi onu. Bak sen 1 asist 2 gol attın dünya kupasında ikinci maçlar tamamlanırken. Daha böyle bir istatistik yok ama biz anlamayız böyle şeylerden Elano. Bizim yerli oyuncular ne derse o olur. 

Mesela Sabri var bizde, Uğur var, bizim Arda'mız var. Bak Arda'nın canını sıkma, sahada topu ona ver kendin oynama hiç. Canını sıkarsan Arda'nın, sana da bir yumruk atar antrenmanda. O bizim kaptanımız. Bizim altyapıdan yetişti. O yüzden bil ki, senden değerlidir. Gerçi Arda kız arkadaşıyla biraz fazla takılıyo. Oynamadı senin gibi o da ikinci yarı. O yüzden kaybettik şampiyonluğu zaten. Arda oynasa kesin şampiyonduk ama o kaledeki sırık var ya. Hem onun yüzünden hem de Arda yüzünden kaybettik. 

Aslında sende ne cevherler varmış ama sen oynamadın bizim takımda Elano. Gelince bir gol attın ağzımıza bir parmak bal çaldın ondan sonra da oynamadın Elano. Kalleşsin Elano. Kendini düşündün sen. Aslında bizim takım şampiyon olurdu ama senin yüzünden olamadık. Sen gelince görürsün Ali Sami Yen'de...

Bak bizim bir Küçük! Hakanımız var. Bakma adının küçük olduğuna kendisinin kalemi Büyük! Çok büyük bir kalemi var ne yapacağını bilemiyor. Ona buna sallıyor zaten. Kendisi yabancıları sevmez Türklere hayran. Mesela Türkler osursa önemli değildir, ama yabancılar osursa terbiyesiz olurlar.. Zaten bu yabancıların kültürleri böyle. Onlar için normal böyle terbiyesiz şeyler. O yüzden bil ki yabancı düşmanıyızdır biz. Oyanayacaksan oyna doğru düzgün ama öyle oynamadın bizde. Kendi milli takımında böyle iyi oynadığından, görürsün Küçük Hakan'ın hışmına uğrayacaksın. 

Bizler zaten sevmeyiz yabancıları Elano. Biz Türküz Elano. Biz Türkler var ya sizi sahadan silmiştik. Dünya Kupasında. Biz Türkler tüm dünyadan daha iyi biliriz bu futbolu. Bizim Türkiye'deki yorumcular sizin gibileri çok gördü Elano. Sen ne kadar iyi oynarsan oyna önemli değil. Geleceksin burda maç çevireceksin. Bizim ligde her maç 1 gol 1 asist yapman lazım. Sen geldin bu ülkeye Alex'ten daha iyi bir oyuncu olduğun için geldin. Biz seni öyle bildik ama sen 5 tane gol bile atmadın. Nerdeyse asistin yok Elano!

Napıcaksın bu kadar koşup Elano? Koştun koştun da ne oldu? İstatistikler açıklandığında en çok koşan oyunculardan oldun belki ama bizim gözümüzde bir hiçsin artık Elano. Bak Alex'e, bak ta örnek al! Brezilyalı dediğin Fenerbahçe'dekiler gibi olur Elano. Şov yapmıyosun, nerdeyse artistik hareketin yok senin. Elin belinde gezeceksin Elano. Brezilyalı dediğin öyle olur. Onlar kadar olamadın!Yuh sana Elano!

Sen zaten kendine oynadın. Yatarak top çaldığın zamanlar oldu belki ama şimdi biz anladık seni. Sen kaçak dövüştün hep aslında. Bizim takımda yürekli oynamadın. Yerde yattığın, sakatlık geçirdiğin zamanlar oldu belki ama biz anlamayız Elano, sen burda tekmeye kafa uzatmadın.

Sen bize ihane ettin Elano!

Bak Elano bizim UltraAslan var. Taraftar gurubumuz. Hani sürekli Nevizade Gecelerini söylüyolar ya. Hah işte  onlar. Bak onlar ıslıkladı Arda'yı. Yarım saat ıslıkladılar ya Franco'yu. Onlar kim mi Elano? Ooo sen nasıl bilmezsin onları? Bak bu arkadaşlar 15-16 yaşında. Bunlar Galatasaray'ın en büyük taraftarıdır Elano nasıl bilmezsin onları. Bir senedir burdasın öğrenemedin gitti bizim ülkeyi. Bak bu arkadaşlar portakalda vitaminken 14 sene şampiyon olmayı beklediler, olamayınca yine de takımı desteklediler Elano. Şimdi niye ıslıklıyolar diye sorma sakın. Adamlar'ın daha anaları babaları belli değilken bu adamlar Galatasaraylı olduklarından o kadar beklediler ki şampiyon olmayı; artık yetti, tak etti canlarına. Alpaslan Dikmen var bak senin yerinde olsam, onun mezarına filan giderdim UltrAslan'ın gözüne girmek için. Allah rahmet eylesin iyi adamdı, hayatta olsa seni severdi Elano ama bizim UltrAslan sevmez artık seni! Dünya Kupasında, kendi milli meselende öyle oyna, gel bizim takımda asist bile yapma olmaz ki Elano! Senin sonun da Arda'dan, Franco'dan farksız Elano!Biz kalleş adamları sevmeyiz. Sen gel Sami Yen'e biz seni de güzelce bir ıslıklayalım.  

Kalleşsin Elano! Kalleşsin sen! Sen gel hele bizim buralara hele bir maçta formsuz ol, iyi oynama. Biz sana hemen Ruhsuz diyeceğiz Elano! Bizim medyamız sana böyle demeye hazır Elano. Biz de hazırız zaten seni suçlamaya. Senin amacın zaten para kazanmak, başka kulüplere gitmek istiyosun. Transfer yaparak para kazanacaksın değil mi? Biz anlamayız profesyonel oyuncu filan, senin gibi ruhsuz adamları ıslıklarız biz. 

Biz Türküz Elano, biz yabancı hayranları değiliz. Seni Ali Sami Yen'e bekliyoruz Elano. Sen gel hele, bizim UltrAslan'a 14 yaşında yeni arkadaşlar katıldı. Onlar biliyor senin ne kadar yüreksiz bir adam olduğunu, nasıl kendine oynayan bir adam olduğunu biliyor. Onlarla birlikte ıslıklayacaz seni Elano.

En büyük biziz Elano, sizler gelip geçici adamlarsınız, biz var ya biz, bizler kalıcıyız. Küçük Hakan Medyasını takip ederiz, yeri gelir talimat alırız, bedava bilet alırız, takımın formasını değil UltrAslan ürünleri satın alırız biz büyük taraftarız Elano. 

Biz ultrAslan'dan daha iyi Galatasaraylı yoktur, olamaz şu dünyada.

Sen gel hele, gel Ali Sami Yen'e.

Gel de gör UltrAslan'ın ve bizim Medya'nın büyüklüğünü!

Not: Ayrıca bkz.
Elano ve Islıklamaya Hazır Küçük Hakanlar

20 Haziran 2010 Pazar

Galatasaray B Takımı

Galatasaray'ın bir pilot takımı var: Beylerbeyi. Çok küçükken babamla maç izlerken öğrenmiştim bunu. O zamanlar pek aklım almamıştı. Daha ziyade kardeş kulüp gibi algılamıştım. Çok sonralar öğrendim pilot takımın ne olduğunu ve ne gibi faydaları olabileceğini.

Aradan yıllar geçti, fakat bugüne kadar Beylerbeyi'nin bir üst lige çıktığını görmedim.  Bir zamanlar 2.Lig'te mücadele eden bu takım su an 3.Lig 3.grupta. Rakiplerinin hangi takımlar olduğunu buradan görebilirsiniz. Galatasaray'ın  pilot takımının rakiplerini rahatça geçip en azından 2.Lig'te mücadele ediyor olması gerekir.

Beylerbeyi'nin neredeyse hiçbir faydası olmadı bugüne kadar. Zaten 3.Lig'teki vasat bir takımın nasıl bir faydası olabilir ki? ''Beylerbeyi Pilot Takım'' efsanesinden vazgeçilip adam akıllı bir Galatasaray B takımı kurulması gerekli. Aslında bir B takımı var Galatasaray'ın ama bu B genç takımı. Diğer takımların genç oyuncuları ile, varsa B takımları ile arada sırada bir maç yapan takımdan bahsediyorum. Mevcut B takım hani şu Emre Çolak gibilerin oynadığı A2 takım değil bu arada belki bilmeyenler vardır.

Gelişmekte olan ve nispeten kaliteli oyuncuların yetiştiği bir altyapıda, A takıma girmesi mümkün olmayan ve oynayarak tecrübe kazanması gereken, iyi ya da kötü, yetenekli veya daha az yetenekli birçok futbolcu çıkıyor her sene. Bu oyuncuları akıllı bir transfer politikası ile oynayabilecekleri kulüplere göndermek gerekiyor. Geçtiğimiz senelerde bazı yetenekli genç futbolcular için, sürekli forma şansı bulabilecekleri takımlara yönelik akıllıca kiralama politikaları yapılmadı ya da yeterli ve uygun olmadı bu hamleler. Uygulanan kiralama yöntemlerinin bir kısmı Galatasaray yönetiminde bulunan, futboldan müthiş! derecede anlayan kişilerin ahbap-çavus ilişkileri sayesinde yapıldı. Arda Turan Ersun Yanal ile, Uğur Uçar Ertuğrul Sağlam ile çalışma şansı bulmasaydı muhtemelen kaderleri Ferhat Öztorun'dan farklı olmayacaktı.

Başka bir isim ise Erhan Şentürk. Galatasaray'ın gençlerini takip edenler için tanıdık bir isim. Diyarbakır'da zaman zaman forma şansı buldu bu sene. Abdullah Avcı yönetiminde Belediye takımında neredeyse forma yüzü göremeyen Oğuz Şabankay'dan daha şanslı idi Erhan. Arda, Uğur, Mehmet Güven'in takım arkadaşlarının birinden bahsediyoruz bu arada. 2.Lig A kategorisinde mücadele eden ve gol kralllığında 2.sırayı alan Özgürcan kadar forma şansı olmadı hiç Erhan'ın. Özgürcan'ın kiralanması ile ilgili birçok kişi, yanlış yapıldığını ve A takımda forma şansı bulması gerektiğini düşünüyordu, özellikle 2.Lig'te gol krallığında gösterdiği performanstan sonra. Ama Özgürcan en azından forma şansı buldu düzenli olarak...

Altyapıdan yetişen her oyuncu müthiş yetenekli ve A takım seviyesinde olamaz. Her sene A takıma 3-4 oyuncu katılması da mümkün değildir zaten. Bunu da unutmamak gerekir bir taraftan. Ben de altyapı fetişisti değilim ancak emek harcanarak yetiştirilen oyuncuların, futbol hayatlarına devam etmelerinin ve onlardan az da olsa para kazanılmasının mümkün olduğunu düşünüyorum.

Bugün Uğur Uçar gibi kaliteli bir oyuncuyu Galatasaray yetiştirmiş ve Ankaragücü'ne 1.75 milyon avroya satmak üzeredir. Bu önemli bir hamledir aslında. Eğer Galatasaray adam akıllı bir pilot takımına sahip olsaydı, A takım seviyesinde oynaması mümkün olmayacak nispeten kaliteli ve altyapıdan yetişmiş genç oyuncuları sadece 300 bin avro / lira -1 milyon lira / avro gibi bir bant aralığında pazarladığında, çok kısa sürede ekonomisini geliştirme şansı bulabilirdi. 5-10 senede bir (ki o da neredeyse bir şans meselesi) sadece bir oyuncuyu (mesela Arda) 20 milyon avroya satıp para kazanmak yerine 2-3 senede 20-30 oyuncu satarak 20 milyon avro para kazanmak sanki daha olası.

Peki bu nasıl gerçekleşir? Benim düşüncem şöyle. Öncelikle Galatasaray, Beylerbeyi gibi abuk bir sevdadan vazgeçmeli. Galatasaray'ın doğru düzgün bir B takımı kurulmalı. Bu takım doğal olarak amatör kümede mücadele etmeye başlayacak.

Galatasaray yönetimi, oynamaya ihtiyacı olan ancak yanlış kiralama yöntemleri ile forma şansı olmayan takımlara kiralık gönderdiği oyuncuları, bu takımlara göndermek yerine B takımına gönderebilir. Belki maaş yükü biraz artacaktır kulübün. Ama para vererek, seçerek, emek harcayarak yetiştirdiğin yetenekleri / gençleri başka takımlara yedek olsun diye göndermek tam anlamıyla akılsızlık gibi duruyor. Bu takımlar yerine, B takımına gönderirsen en azından sürekli oynama imkanı bulur bu oyuncular ve  gelişme kaydederler.

Oğuz Şabankay gibi, daha yetenekli futbolcuları Süper Lig ya da 2.Lig A kategorisinde iyi takımlara sürekli oynaması koşuluyla kiralama yöntemlerine devam edilmelidir elbette. Buna bir şey söylemeye gerek yok. Daha az yetenekli oyuncuları B takımına gönderirsen, o yeni kurulan B takımı iyi bir proje ve yapılanma ile 2-3 senede 2.Lig B kategorisine rahat çıkacaktır.

Pek tabi bu takımla uzun süreli ilgilenecek ve amaca yönelik hizmet edecek bir teknik adam gerekli. Bülent Korkmaz gibi bir adam bu B takım için kanımca gayet güzel bir isim. Bülent Korkmaz tam anlamıyla Galatasaray aşığı biridir. Ben şu yaşımda Bayrak Adam'ın teknik direktörüm olması koşuluyla basketbol oynamama kıyasla pek te beceremediğim futbolu, en iyi şekilde oynamaya çalışırım. Bülent Korkmaz için ise tam anlamıyla güzel bir tecrübe olur bu. B takımını amatör kümeden alıp 2-3 senede 2.lige çıkarmak gayet güzel bir başarı olacaktır onun için. Bülent Korkmaz çok başarılı bir teknik adam değil malumunuz. Herkes tepeden inme başarılı bir yönetici ya da teknik adam olamaz zaten. Hayatta büyük şeyleri başarmak için önce küçük şeyler yapmak gerekir. Tıpkı koşmaya başlamadan evvel  bebekken emeklememiz gibi. Ama bu planlamada Bülent Korkmaz için külliyen yanlıştır derseniz de hiç sesimi çıkarmam. Ali Yavaş, Recep Yazıcı gibi hocalar dururken topu sadece şişiren bir futbolcunun ne haddine tabi. Ancak bu isimlerde şu an Azerbaycan'da...

Galatasaray, misal Ferhat Öztorun gibi bir sol beki B takımında değerlendirebilir. 5 sene içinde önce 2. Lig B kategorisine oradan da A kategorisine yükselmiş Galatasaray B takımının illa ki başa güreşmesi gerekmez Süper Lig'e çıkması için.

Akılcı kiralama politikalarıyla yine önemli yetenekler Süper Lig'te oynayabilecekleri takımlara kiralanabilir. 2. Lig'de A ya da B kategorisinde, altyapıdan yetişecek gençler sürekli oynayarak kendilerini geliştirebilir. Bu gençler içinden 2.Lig seviyesinde de olsa, sıklıkla yetenekleri belli / sınırlı oyuncular çıkacaktır. Ancak aralarından mutlaka Musa Çağıran'lar Mehmet Topallar, Mehmet Batdallar da çıkacaktır.

Bugün Uğur Uçar 1.75 milyon lira/avro, Mehmet Batdal 500 bin avro/lira ediyorsa 2. Ligteki Galatasaray B takımı oyuncuları da o kadar edecektir. Galatasaray, her sene 3-4 oyuncu pazarlayabilir 2.Ligteki kulüplere ve hatta Süper Lige. Zamanla uygulanan bu sistem daha da iyi ve daha da işler bir hale gelecektir kanımca.

Bu anlatamaya çalıştığım 5-10 senelik bir proje. Bu B takımının tesislere ve maçlarını yapacak bir stada ihtiyacı olacaktır elbet. Florya tesisleri ve yeni stadyum Aslantepe, bu amaca rahatça hizmet eder diye düşünüyorum.

Ayrıca Galatasaray B takımına sponsor da bulunabilir. Örneğin Medical Park..Başlangıçta amatör kümede mücadele edecek takımın maaş yükü de çok fazla olmayacaktır zaten.

Kulübün altyapıdan başlayan bir sistemi ve ekolü, 2.Lig'te mücadele edecek bir B takımında da olsa kötü mü olur? Bugün Berkin Arslan, Murat Akça, Serdar Eylik gibi gelecek vadeden futbolcular bir iki sene boyunca 2.Lig'te maç oynayarak rahatça pişeceklerdir. B takımın başarılı olması için mücadele edecekler, kendilerini kanıtlamak isteyeceklerdir. Aynı sistemde oynayarak pişen futbolcular A takıma geldiklerinde yabancılık çekmeyeceklerdir ve özgüvenle oynayacaklardır.

Bugün Özgürcan gibi bir forvet altyapıdan yetişip Bank Asya liginde gol krallığında 2. oluyorsa, Cafercan Konya Şekerspor ile Beşiktaş'a karşı kupa maçında gol atıyorsa, yetişecek oyuncular daha da iyisini yapabilir oluşturulacak B takımda. Ne yazık ki A2 ligi Bank Asya liginden daha çekişmeli ve kaliteli değil. Bu yüzden kaliteli ve amaca yönelik hizmet edecek bir B takım gerekli.

Çağlar Birinci transferinde Murat Akça, Serdar Eylik, Semih gibi potansiyeli olan oyuncuları elden çıkardık. Birçok Galatasaraylı buna tepki gösterdi. Serdar Eylik bir Keita değildir ancak birkaç sene 2.Lig'te top koşturmuş bu futbolcu, Çağlar Birinci gibi bir transferde tek başına takas olarak kullanılabilir.Sen yetiştirdiğin 4 tane oyuncuyu ve bir miktar para daha vererek sadece bir oyuncu takası gerçekleştiriyorsan, o zamana kadar yetişmesi muhtemel 3 oyuncunun hakkını da gasp etmişsin demektir. Belki yetişecek oyuncuların hepsi o dört oyuncu kadar yetenekli olmayacaktı diyenler olacaktır. İşte tam da bu yüzden bir B takımı olması gerektiğini düşünüyorum.

Eğer yeterli yatırım ve sağlam projeler gerçekleştirilebilirse,  belki çok abartı olacak ama,Galatasaray her sene en az 3-4 oyuncuyu ya Süper Lige ya da 2.Lig A/ B kategorilerine gönderebilir, satabilir. Bunlardan ileriye dönük paralar kazanması çok olası. Dediğim gibi Mehmet Batdal 500 bin avro ediyorsa, Musa Çağıran gibi bir adamın değeri Türkiye şartlarında 1 milyon avro'yu buluyorsa, Galatasaray'da yetişen Mehmet Güvenler, Uğur Uçarlar da onlar kadar edecektir. Düşünsenize daha çok pişmiş bir Erhan Şentürk'ün Diyarbakır'da oynadığını...Muhtemelen Süper Lig'de 5-10 gol atmış bir oyuncu yetiştirmiş olacaktınız. Böyle bir oyuncuyu 1-2 miyon lira / avroya pazarlasanız, Uğur Uçar'ı 1.75 milyona satsanız, Mehmet Güven gibi adamları, 300-500 bin avrolara 2.Lig takımlarına ileriye yönelik kar etme opsiyonlarıyla satsanız. Bir senede 3-5 milyon avro paranız olur. Yetişen yetenekli ve kaliteli 10-20 futbolcuyu 2-3 senede bir Mehmet Batdal seviyesinde bir miktara satsanız 10-15 milyon dolar / avro / lira kasaya girer.

Ülkenin bir çok yerinde Galatasaray Futbol Okulları açılıyor. Aklımda bununla ilgili bazı fikirler var. Bunu başka zaman yazacağım. Ancak şunu söylemeliyim ki; 70 milyonu aşan bir ükede doğru futbol eğitimi ve imkanlarıyla bizden de Messiler çıkabilir. Daha çok küçük yaşta ingiliz kulüplerinin dikkatini çeken çocuklar var bu ülkede. Galatasaray bu konuda projeler geliştirip scout ağı, futbol okulları ağı kurabilir. Ajax gibi bir kulüp bir kaç milyon avro para harcayıp Rusya'nın Soçi kentinde futbol okulu açıyor,Rusya'nın futbol potansiyelinden yararlanmak adına. Galatasaray'ın ise yetişen genç oyuncularını gönderebileceği işe yaramaz bir Beylerbeyi pilot takımı var.

2.Ligte mücadele eden sarılı kırmızılı bir B takımın maçını izlemeye gitmez misiniz haftasonu Telekom Arena'ya? Alacağımız kombinelerin B takımın maçlarını da kapsadığını düşünün mesela. Kulübün 2.lig maçlarından bile gelir elde etme potansiyeli var ortada.

Sizler ne düşünürsünüz bilmem ama bence bize Ali Yavaş, Halim Fıçıcı, Recep Yazıcı, Ahmet Keskinkılıç gibi hocalar ile Özkan Sümer gibi topçudan anlayan gözlemciler ve kesinlikle bir B takım lazım.

16 Haziran 2010 Çarşamba

Elano ve Islıklamaya Hazır Küçük Hakanlar

''Abi, Rijkaard'ı gözümüzde fazla büyütüyoruz'' tadında, ''Rijkaard futboldan anlamıyor'' gibi güzide medya sözlerine benzer şekilde eleştiriyoruz Elano'yu da. İyi ki gol attı, asist yaptı, şimdi fiyatı da arttı böylece elden çıkarırız, iyi paraya satarız diyenler de var.

''Halbuki bizim Selçuk daha iyi ondan; şuna bak, herif milli takımda oynuyor bizim Santos oynamıyor'' diye beğenmeyen Fenerbahçeli arkadaşlar gibi de olabilirsiniz, ''abi bizim takımda milli takımda oynadığı gibi oynamıyor'' diye sevmiyor da olabilirsiniz Elano'yu.

Ancak bu düşüncelerin hiçbiri onu kötü oyuncu yapmaz. Elano'nun kumaşı bellidir esasen ve kaliteli bir orta saha oyuncusudur. Hücum gücü savunma yapmasından daha iyi burası çok açık. Galatasaray, topu ileri taşımak konusunda Brezilya milli takımının çeyreği kadar değilken, Rijkaard da mecburen Elano'yu Topal'a yakın oynattı. Bu yüzden Sarp gibi bir adamı Elano'dan daha fazla hücumda gördük tüm sezon. Musatafa Sarp'ın girdiği pozisyon sayısı ile Elano'nun girdiği pozisyon sayısını düşününce sanırım bu dediğim doğru çıkacaktır. Hala inanmayan varsa Sami Yen'deki Fener maçında, 3. dakikada Sarp'ın girdiği pozisyonu hatırlatırım, neredeyse Elano'nun böyle bir pozisyonu yok.

Hücum potansiyeli, defansif yeteneklerinden fazla bir oyuncuya defans yaptırırsanız doğal olarak ondan aldığınız verim azalır. Ve aslında tam olarak Elano'nun başına gelen şey budur. Elano'nun milli takımda neden oynadığı konusunda Fenerbahçeli arkadaşları ikna edemeyişi ve belki de fenerlilerin bu tavırlarını ciddiye alan Galatasaraylıların satalım satalım diye tutturmasının sebebi onun sergilediği performanstır.

Ancak bazıları farkına varamıyor Elano milli takımında niye bu kadar performans gösterdi diye. Acaba Brezilya takımında iyi oynamasının bir etkisi, kendi milli takımı için oynuyor oluşu olamaz mı? Bir futbolcuyu, kardeşim milli takımda niye bu kadar iyi oynuyorsun, diye eleştirmek tümden cahilliktir kanımca. Sizler kendi milli takımınız iyi oynasın başarılı olsun istemez misiniz? Bunu Elano da isterse, milli takımın başarılı olması için elinde de fırsat varsa, milli takım formasını giymişse, iyi oynuyor diye eleştirilir mi? Ayrıca, City'den yakın arkadaşı Robinho'nun orada oluşu bir diğer etkendir onun performansında bence. Elano bize, bizim takıma yeteri kadar alışamadı belki de. Bunu da düşünmek lazım.Belki de Galatasaray takımında arkadaşlık ortamı oluşmadı/oluşturulamadı. Elano'nun performansı bize bunu düşündürmeli, takım içi politikalar ya da mevcut gruplaşmalar gelmeli akla. Biz de yürekten oynamıyor, formanın hakkını vermiyor, dünya kupasını düşünüyordu, kendi kariyeri için geldi zaten bizim takıma, diye yanlış yorumlar da bulunmak durumun özüne aykırı duruyor.geçtiğimiz sezon Elano'nun kayarak, yatarak top çaldığını gördüm çok kez, ilk yarı istatistikleri ortaya çıktığında en çok koşan oyuncu olduğunu gördüm, kimse tutup ta yürekten oynamıyor demesin Elano için. Bu tamamiyle gerçek dışı bir yorum.

Bunun yanında bir futbolcu elbette kendi kariyerini düşünecektir. Eminim dünya kupasında oynayabilmek adına Fenerbahçe'de bile forma giyecek Galatasaraylılar vardır; ya da tam tersi. Ama sırf bunun için Elano'yu suçlamanın ve suçlayan insanlarla aynı fikirde olmanın tanımını buraya yazmak istemem.

Oynadığı mevki değişirse, onun takıma katkısının, Keita'nın katkısından fazla olacağını düşünüyorum. Bazıları milli takım perfomansı nedeniyle Franco'yu, Arda'yı ıslıkladıkları gibi Elano'yu da ıslıklamaya şimdiden hazırlar. Yürekten oynamıyor diye eleştirmeye hazır Küçük Hakanlar var aramızda, medyada.

Bugün dünya kupasında oynayıp, daha ilk maçtan bir gol bir asist istatistiğini ortaya koyan futbolcuyu herkes kendi takımında görmek ister ve Galatasaray yönetimi de orta sahayı boşaltmak ve koca bir sezonu yine heba etmek niyetindeyse hiç durmaz 10+ milyon avroya satar. Ama bu Meira transferi gibi fevkalade yanlış bir karar olur. Eğer Elano gitmek isterse durum elbette farklı. Ama Elano'yu ıslıklama taktiği ile gönderme olasılığı da her zaman mevcut olacaktır. Sonrasında arkasında söylenecekler belli zaten:
Soğuk bir kişiliği vardı...
Takıma uyum sağlamayadı...
Zaten dünya kupası için gelmişti...
Brezilyalılar hep böyle oluyor zaten...
Lincoln gibiydi, Jo gibiydi...

Bu cümleleri duyarsak bilin ki, Quaresmalar, Anelkalar, Elanolar, Dos Santoslar gelmiş ülkemize ama Türk futbolunda ve zihinlerde değişen bir şey olmamış.

Küçük! Hakanlara selam olsun...

13 Haziran 2010 Pazar

Hürriyet ve Arda Turan

13 Haziran 2010 Pazar tarihli bugünkü Hürriyet Gazetesi'nin kapak sayfasının manşetinde "AS Plakalı cipe Maymun Fıkralı Cevap" başlığı altında Şükrü Kızılot imzası ile yayınlanan yazıda yer alan hakkımdaki diyalogların tamamı bir senaryodan ibarettir.

Ne benim ne de kız arkadaşım Sinem Kobal'ın AS plakalı bir cipi olmadıgı gibi, herhangi bir kişiye de bu konuda yapılmış yorumum yoktur. Var olmayan bir cipe, var olmayan diyaloglar yaratıp hayal ürünü yazılarla haftasonu gazeteciliğini  mesnetsiz öykülere dayandırmanın; yazının içeriğinde yer alan fıkradan da komik olduğu ve Hürriyet gibi bir markayla uyuşmadığı kanaatindeyim.

Ayrıca bir süredir Hürriyet Gazetesi'nde benimle ilgili yer alan bu ve benzeri yalan haberleri şaşkınlıkla karşılıyorum.                                                   

Arda Turan
Galatasaray Profesyonel Futbol A Takımı Kaptanı



Bu ülkede gazeticilik yapıyoruz, yazarlık yapıyoruz deyip aydın geçinen insanların, sağda solda bir gazete köşesinde kendilerine yer bulup akıllarına geleni yazmaları ve bu yazılanların güya editörlük süzgecinden geçirilmesi ve insanlara sunulması ne kadar akıllıca?

Bu şekilde yapılan bir gazeticilik, yayımcılık ve yazarlık ne kadar düzgün, etik?..

Devir eskiden olduğu üzere TRT'nin tek kanal olduğu devir değil artık. İnsanlar çok şükür ki, bazı şeylere kendileri ulaşır oldular. Ama bu insanlar hala daha azınlık. 

Bu ülkede yıllardır en çok satan gazeteden, artık bir yayımcılık kültürüne sahip olması beklenir. Gazete, internet sitesi de dahil olmak üzere,  rezalet seviyesinde haberler ve anlamsız içeriklerle dolu. 

Tabi Hürriyet'in ikiz kardeşi Milliyet'in de ondan aşağı kalır yanı yok. Gazeteyi alırsanız bir gün okumak için, haberler de içerik adına hiçbirşey ama hiçbirşey olmadığını biraz dikkatliyseniz sezersiniz. Manşetten bir haber verirler. Altında ise, içeriğe yönelik bir alt başlık. Haberi okumaya başlarsınız fakat az önce okuduklarınızı tekrar etmişlerdir birazcık. Diğer paragrafa geçersiniz, bir veya iki cümleyi geçmeyen bir bilgi görürsünüz ve ilk paragrafı yine tekrar etmişlerdir. Haber vermek ya da gazetecilik adına hiçbirşey yapılmamıştır ve birden haber bitiverir. Manşet, alt başlık ve iki paragrafta dahep aynı şeyler vardır. Anadolu Ajansını takip ederseniz daha çok bilgiye ve habere ulaşabilirsiniz. Okuyucuyu haber ve bilgiye doyurmak adına hiçbir şey yapılmaz bu gazetelerde. Sadece gazetenin sayfalarını doldurmak adına tekrarlanan başlıklar, tekrarlanan manşetler ve kısacık bilgi barındırır bu gazeteler. Elleriniz boyayan sayfalarca reklam barındıran gazeteler, kalitelerini düşününce, oldukça pahalıdır verdikleri anlamsız ekler yüzünden. Avrupa'da bu kadar çok reklam içeren gazeteler bedava dağıtılrken yurdum insanı bu gazetelere para vererek alır. İçinde bilgi namına neredeyse hiçbir şey bulunmaz bu gazetelerde.

Yukarıdaki cümleler sadece Arda Turan söyledi ya da Galatasaraylı olduğumdan yazılmadı, bunları uzun zamandır düşünüyordum. Artık insanların farkında olmaları gerekir diye yazıyorum. Zaten Küçük! Hakan gibilerin orada ne için yazdığı ortaya çıktı sanırım. Farkında olmayanlara selam olsun.

Tekrar ediyorum: Hürriyet Gazetesi bir paçavradır, okuyan da takip eden de dangalaktır! 

4 Haziran 2010 Cuma

NTV'yi nasıl bilirdiniz?

Hani bir söz vardır cenazeler sırasında söylenen. İmam sorar ölmüş şahsın yakınlarına: Ey cemaati müslim! Merhumu nasıl bilirdiniz?Tabi merhumun son yolculuğuna gelmiştir sevenleri ve genellikle derler ki, iyi bilirdik...

Tam olarak ne zaman başladı bilemiyorum ama Türkiye ve dünyadaki gelişmelere, etrafımda olup bitenlere şüpheyle yaklaşır, soru sorar oldum. Türkiye şartlarında, abartmak gibi olmasın ama, üniversite okumanın bana en büyük faydası bu oldu demeliyim. Bu son cümlemi belki olur da açıklama fırsatım olur başka bir yazı ile ama konuyu dağıtmak istemiyorum şimdi.

Üzerinde millerce yol gittiğim bu dünyada, birçok konuyu şüpheyle araştırmaya, bir bilim adamı edası ile düşünüp sorgulayarak olası mantıklı sonuçlara ulaşmaya, sabit fikirli olmayıp geniş çaplı düşünerek ve soru sorarak gerçek bilginin farkında olmaya çalıştım.

Nerede yaşıyor, kim ya da hangi dine mensup olursak olalım bugüne kadar yaşamış tüm mantıklı insanoğulları gibi bizler de, gerçekleri bilmek isteriz. Günümüz dünyasında, hele hele bilgi çağını yaşayan bizler için, bilgiye ulaşmada en temel araçlardan biri olan internette doğru, tarafsız ve gerçek bilgi, neredeyse herşeyden daha önemli.

Sizleri bilmem ama ben NTV'yi takip ediyorum haberlere ulaşmak için. Tarafsız, bağımsız ve okuyuculara yalın haber ulaştırma çabasında, izlenimini bırakıyorlar sizde. Ntv'nin yayın hayatına başladığından bu yana hep böyle olduğunu gözlemledim. Ama dedim ya şüphe ediyorum diye...

Keanu Reeves Matrix'te, nasıl dünyanın bir yanılsama olduğunu anlıyorsa, zaman zaman www.ntvmsnbc.com adresi de bana, benim de böyle bir yanılsama içinde olduğumu gösteriyor.

Bunun en son örneğinin linki burada. (tabi ben bu yazıyı yayımladıktan sonra bu link kaybolmaz ya da değişmez ise)

Bu haber diğer haberlerden hiç te farklı değil aslında. Zaten haberin içeriğinde veya formatında gazetecilik ya da internet gazeteciliği konusunda herhangi olumsuz bir durum söz konusu değil. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, haberin altında yorum yapma seçeneğinin olmaması.

Son günlerde İsrail-Türkiye arasında geçen ilginç durum için herkesin öyle ya da böyle bir fikri vardır herhalde. Ancak Türkiye'de imam olarak çalışmış; Amerikan eski dış işleri bakanının tavsiye mektubu ile Amerika gibi bir ülkede eğitimci sıfatıyla oturma ya da çalışma izni almış; zararlı olması sebebiyle kendisiyle ilgisi olduğu bilinen okulların tamamını,  Rusya Devleti tarafından kapatılmış; Türkiye'de fikri hür vicdanı hür öğrenci yetiştirmekle yükümlü ilkokul öğretmenlerinin bile, çok önemli bir şahıs diye nitelediği; Türkiye'deki  doktorların ve tıb (b!) ilim(!)inin yetersiz kalması sebebiyle, Amerika'da yaşayan hasta bir kişinin, son günlerde meydana gelen bu olayla ilgili ''taa Amerikalardan'' görüş bildirmesi hakkındaki bir haberin altına yorum yapılamıyor oluşu, insanı oldukça düşündürüyor.

Acaba; İsrail'i her koşulda kayıtsız şartsız destekleyen Amerika gibi bir ülkede, çalışma ya da oturma izni alarak yaşayan; büyük din alimi diye nitelenen; ''hadi'' dese, birçok eğitimli cahil insanı peşinden sürükleme potansiyeli olan bir adamın, müslüman bir ülkenin ölen müslüman vatandaşlarının yanında olmayıp, israil'i haklı bulmasına mı kafa yorayım; yoksa Ntv'nin bu haberinin altına yorum yapma seçeneğini koymamış olmasına mı kafa yorayım, bilemedim.

Neyse ben en iyi bildiğim şeyi yapayım soru sorayım.

Ntv'yi nasıl bilirdiniz?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...