15 Aralık 2010 Çarşamba

Galatasaray'daki Futbolcuların Sözleşme Süreleri

15.12.2010 tarihi itibariyle futbolcuların sözleşme sürelerini derlemek istedim.

Yanında (*) işareti olan futbolcular ''yıldız futbolcu'' olduklarından, diğer oyuncularla yanyana yazmaya gönlüm elvermedi.

Ufuk Ceylan.................31 Mayıs 2014
Emirhan Ergün .............31 Mayıs 2011
Eray işcan....................31 Mayıs 2011

Aykut Erçetin..............31 Mayıs 2012*

Lucas Neill...................31 Mayıs 2011
Ali Turan.....................31 Mayıs 2013
Ahmet Kesim...............31 Mayıs 2013
Sinan Osmanoğlu...........31 Mayıs 2013
Semih Oğuz..................Tff sitesinde belirtilmemiş

Gökhan zan................. 31 Mayıs 2011*
Servet Çetin.................31 Mayıs 2012*

Emiliano Insua.............31 Mayıs 2011
Çağlar Birinci...............31 Mayıs 2013
Berk Neziroğluları..........31 Mayıs 2012
Emrah Yollu.................31 Mayıs 2011

Hakan Balta..................31 Mayıs 2013*

Serkan Kurtuluş.............31 Mayıs 2013
Sabri Sarıoğlu................31 Mayıs 2012
Yusuf Onur Arıkan..........31 Mayıs 2011
Çetin Güngör................31 mayıs 2011
(mayıs 2011 sonuna kadar Şanlıurfa'da kiralık)

Barış Özbek.................. 31 Mayıs 2011*
Ayhan Akman...............31 Mayıs 2012*
Mustafa Sarp.................31 Mayıs 2012*

Emre Yüksektepe...........Tff sitesinde belirtilmemiş
Lorik Cana.....................31 Mayıs 2014
Musa Çağıran.................31 Mayıs 2013
Cumhur Yılmaztürk..........31 Mayıs 2012
Emre Çolak....................31 Mayıs 2014
Misimoviç......................31 Mayıs 2014

Serdar Özkan.................31 Mayıs 2013*

Serdar Eylik..................31 mayıs 2013
(mayıs 2011 sonuna kadar Denizlispor'da kiralık)
Aydın yılmaz.................31 Mayıs 2013
Arda Turan...................31 Mayıs 2012
Berkin Kamil Arslan.........31 Mayıs 2012
Juan Pablo Pino.............31 Mayıs 2013
Harry Kewell.................31 Mayıs 2011
Caner Öztel...................31 Mayıs 2011
Mertan Caner Öztürk.....Tff sitesinde belirtilmemiş.

Milan Baros....................31 Mayıs 2013
Mehmet Batdal...............31 Mayıs 2013
Anıl Dilaver...................31 Mayıs 2011
İbrahim selen.................31 Mayıs 2013
Cem Sultan....................31 Mayıs 2011

Ahmet Topal..................31 Mayıs 2012
Berk Yıldız.....................31 Mayıs 2013
Melih Kartal...................31 Mayıs 2013

(kaynak: Türkiye Futbol federasyonu Resmi Sitesi)

13 Aralık 2010 Pazartesi

Aslantepe'de İlk Tezahürat

Önceki blog yazımı yazarken aklıma gelmişti aslında ama unutmuşum. Sağolsun sözlük'te yazanlar olunca anımsadım.

Cumartesi sabahı bloga video eklerken duygulanmıştım. Akşam söyleseler keşke diye içimden geçiriyodum. Aptal olma, dedim kendi kendime, mutlaka söylerler; ama sahadakiler ve daha 1. dk dolmadan yediğimiz gol nedeniyle kısa sürdü.

Ben de diyorum ki şimdi; düdük çaldıktan hemen sonra klasik tezahürat girişinin sonrasında  ve maçın hemen öncesinde  uzun uzun, ama 1-2 dakika değil uzuuun uzuuuuun ''Seni Sevmeyen Ölsün'' diye söyleyelim.

Harbiden yapalım bir organizasyon... Duyuralım sağa sola. Zaten son zamanlarda moral filan kalmadı. Nasıl olsa çoğumuz açılış maçında olucaz. Elbette söylenecek bu tezahürat o gün ama, şöyle doya doya uzun uzun söyleyelim bu tezahüratı.

14 senenin anısına, rahmetli futbolcularımızın anısına, eski şampiyonlukların anısına; başkalarına nazire yaparcasına, sahadakilere ders verircesine söyleyelim Seni Sevmeyen Ölsün, diye...  

11 Aralık 2010 Cumartesi

İlk Aşk, İlk Maç, İlk Şampiyonluk

Sene 1987.

86-87 sezonunun sonu. Ali Sami Yen de ilk izlediğim maç
Galatasaray-Eskişehirspor.

Bu maçtan öncesini anlatayım biraz.

O zamanlar daha 6 yaşındayım. Pek öyle farkında değilim bazı şeylerin. Babam Galatasaraylı ya, ben de Galatasaraylıyım işte.

O sıralar mahallede ki arkadaşlar dalga geçiyorlar benimle, Galatasaray'la... Kötü takım diyorlar. Üzülüyorum tabi. Çocuksu kavgalar, laf atmalar...

Mahalle arasında, bazen arabaların geçtiği bir sokakta maç yapıyoruz. Ben küçüğüm ya, beni kaleci yapıyorlar. Kabul ediyorum hemen. Tamam, diyorum ben Simoviç olucam. Takımdan bir arkadaşa, sen de Prekazi ol, diyorum. Olmaz, diyor, sol ayaklı o, ben Uğur olucam! Saygıya bak.

Prekazi'nin sol ayağını kullandığını öğreniyorum, o cevaptan sonra... Pire - kazi'ye isminden dolayı hayranlık duyuyorduk hepimiz, ama onun sol ayağıyla top oynadığını öğrenince, hayranlığım biraz daha artmıştı. Hele ki, Monaco maçından sonra...

Neyse; birimiz Simoviç, birimiz Muhammed, birimiz Uğur, sonradan bir de İsmail giriyordu oyuna. Hırslanmalar, kavga etmeler, top bizim kaleye gelsin de kurtarış yapayım diye dua etmeler, gol yedikten sonra koşa koşa topu alıp, pas vermeler...

Benim kaleciliğim kötüydü. Simoviç olmak için yerlere atlıyordum sık sık ama pek başarılı değildim. O kadar gol yeyince kaleye başka arkadaş geçiyordu tabi. O kaleye geçince Simoviç artık benim, diyodu. Ama Olmaaaz! Hemen sorun çıkarıyordum. Simoviç bendim bi kere, ondan Simoviç olmazdı! Top oynamaktan ziyade bunun tartışmasını yapmıştık uzunca bir süre. Allahtan biri çözüm buldu da bizim Uğur, Hayrettin olmayı kabul etmişti. Ama içimden Uğur diyordum kendime, orası ayrı. Hatta akşama babaanneme, benim göbek adım Uğur olsun mu, diye sormuşluğum vardır. Amaç; bir sonraki maçta, benim göbek adım Uğur bi kere, tabi ki ben kendime Uğur diyebilirim, demek...

Kaleyi bıraksam da bacaklar kısa, yaş zaten 6. Bırak yeteneği, topa vuramıyorum. Kalecilikten başka top oynamam mümkün değil. Zaten arkadaşlar benden büyük 8 yaşındalar. Hayrettin de, Simoviç'ten iyi kaleci olmadığına göre, ben doğru kaleye tabi. Bütün çocukluğum kaleci olarak geçti bu yüzden.

O maçı kaybettiğimizi anımsıyorum. Her zamanki gibi dalga geçiyordu karşı takımdaki arkadaşlar...

Tam net hatırlamıyorum o gün müydü ama bu maçın üstüne bir akşam babam diyor ki, maça götürcem seni yarın. Bir seviniyorum, bir seviniyorum. İçim nasıl kıpır kıpır, tarifi yok. Mahalledeki arkadaşlarım daha önce hiç maça gitmemişler. Heyt beee, Simoviç maça gidicek...

Maç günü Ali Sami Yen'in etrafı çok kalabalık. Maçtan önce Küçük Simoviç'e bir forma alıyoruz. Stada giriyoruz, içerisi tıklım tıklım. Kimse oturmuyor, herkes ayakta. Ama benim için manzara süper. Babamın omuzlarındayım. Herkesin kafasının üstündeyim. Görüş açım mükemmele yakın. Sami Yen'i gelin gibi süslemişler, Ben dahil her yer, herkes Sarı Kırmızı...



Herkes bağırıyor Re Re Re Ra Ra Ra diye, şampiyon olacakmışız bu maçı kazanırsak. Bu maç Şampiyonluk maçıymış meğer. Derken, Prekazi takiyor frikikten. Herkes ayaklanıyor, tabi bizde... Birden herkesin sevinmesi, bağırması beni korkutuyor. Baba, diyorum, söyle şunlara gol atınca kalkmasınlar ayağa. Gülüyor tabi. İkinci yarı başlıyor, bir gol de Muhammet'ten. Yine korkuyorum herkes ayaklanınca. 6 yaşında çocuğun Sami Yen'de 35 bin kişinin bağırma sesinden korkmaması kolay mı? Yıllar sonra farkediyorum tabi. Sami Yen'de korkmanın 6 yaşla bir ilgisi yokmuş. Zamanın dünya kulübü Juventus gelmemek için türlü oyunlar oynayınca anladım, Sami Yen başka bir yermiş.

Maçta Galatasaray başka gol atmasın diye içimden geçiriyorum bu sırada ama çok geçmeden gol sesi geliyor Es-Es'ten. 2-1. Bu sefer kimse bağırmıyor ama biliyorum bu kötü bişey. Yanımdaki amca diyor ki: 14 senedir şampiyon olamıyoruz artık bu sene şampiyon olalım. İşin ciddiyetini o an anlıyorum. Hadi gol atalım demeye başlıyorum. Gol yersek şampiyon olamayız. Artık tribüne alışmışım. 3. kez korkmam diyorum kendi kendime ama morali bozulmuş taraftarın. Herkesin sustuğu bir anda, bu sefer ben bağırıyorum:

Re Re Re Ra Ra Ra...

Ve Şampiyonuz... 14 sene geçmiş son şampiyonluk üzerinden. Eve dönüyoruz. Taksiden iniyorum. Arkadaşlarım maç yapıyorlar. O dalga geçtikleri takım şampiyon olmuş. Gururla yürüyorum eve...

İlk gittiğim maç, Ali Sami Yen'de ilk gittiğim maç buydu. Bugün son maça gitmek için aylar öncesinden planımı yapmıştım bile. Tarak kemiğimdeki kırık yüzünden Antalya'dan Sami Yen'e gidemiyorum bugün. Keşke Sami Yen'e veda bu takımla olmasaydı, daha yakışıklı bir veda olabilseydi. Keşke ben de orada olabilseydim bugün. Seneler önceki o maçı düşününce bu ahvalde içim sızlıyo

İçimde bir burukluk var yeni stada geçerken. Sanki bir daha ne Juventus'u ne Milan'ı ne de Barcelona'yı yenemeyeceğiz.

İçimde öyle bir hüzün öyle bir umutsuzluk...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...