11 Aralık 2010 Cumartesi

İlk Aşk, İlk Maç, İlk Şampiyonluk

Sene 1987.

86-87 sezonunun sonu. Ali Sami Yen de ilk izlediğim maç
Galatasaray-Eskişehirspor.

Bu maçtan öncesini anlatayım biraz.

O zamanlar daha 6 yaşındayım. Pek öyle farkında değilim bazı şeylerin. Babam Galatasaraylı ya, ben de Galatasaraylıyım işte.

O sıralar mahallede ki arkadaşlar dalga geçiyorlar benimle, Galatasaray'la... Kötü takım diyorlar. Üzülüyorum tabi. Çocuksu kavgalar, laf atmalar...

Mahalle arasında, bazen arabaların geçtiği bir sokakta maç yapıyoruz. Ben küçüğüm ya, beni kaleci yapıyorlar. Kabul ediyorum hemen. Tamam, diyorum ben Simoviç olucam. Takımdan bir arkadaşa, sen de Prekazi ol, diyorum. Olmaz, diyor, sol ayaklı o, ben Uğur olucam! Saygıya bak.

Prekazi'nin sol ayağını kullandığını öğreniyorum, o cevaptan sonra... Pire - kazi'ye isminden dolayı hayranlık duyuyorduk hepimiz, ama onun sol ayağıyla top oynadığını öğrenince, hayranlığım biraz daha artmıştı. Hele ki, Monaco maçından sonra...

Neyse; birimiz Simoviç, birimiz Muhammed, birimiz Uğur, sonradan bir de İsmail giriyordu oyuna. Hırslanmalar, kavga etmeler, top bizim kaleye gelsin de kurtarış yapayım diye dua etmeler, gol yedikten sonra koşa koşa topu alıp, pas vermeler...

Benim kaleciliğim kötüydü. Simoviç olmak için yerlere atlıyordum sık sık ama pek başarılı değildim. O kadar gol yeyince kaleye başka arkadaş geçiyordu tabi. O kaleye geçince Simoviç artık benim, diyodu. Ama Olmaaaz! Hemen sorun çıkarıyordum. Simoviç bendim bi kere, ondan Simoviç olmazdı! Top oynamaktan ziyade bunun tartışmasını yapmıştık uzunca bir süre. Allahtan biri çözüm buldu da bizim Uğur, Hayrettin olmayı kabul etmişti. Ama içimden Uğur diyordum kendime, orası ayrı. Hatta akşama babaanneme, benim göbek adım Uğur olsun mu, diye sormuşluğum vardır. Amaç; bir sonraki maçta, benim göbek adım Uğur bi kere, tabi ki ben kendime Uğur diyebilirim, demek...

Kaleyi bıraksam da bacaklar kısa, yaş zaten 6. Bırak yeteneği, topa vuramıyorum. Kalecilikten başka top oynamam mümkün değil. Zaten arkadaşlar benden büyük 8 yaşındalar. Hayrettin de, Simoviç'ten iyi kaleci olmadığına göre, ben doğru kaleye tabi. Bütün çocukluğum kaleci olarak geçti bu yüzden.

O maçı kaybettiğimizi anımsıyorum. Her zamanki gibi dalga geçiyordu karşı takımdaki arkadaşlar...

Tam net hatırlamıyorum o gün müydü ama bu maçın üstüne bir akşam babam diyor ki, maça götürcem seni yarın. Bir seviniyorum, bir seviniyorum. İçim nasıl kıpır kıpır, tarifi yok. Mahalledeki arkadaşlarım daha önce hiç maça gitmemişler. Heyt beee, Simoviç maça gidicek...

Maç günü Ali Sami Yen'in etrafı çok kalabalık. Maçtan önce Küçük Simoviç'e bir forma alıyoruz. Stada giriyoruz, içerisi tıklım tıklım. Kimse oturmuyor, herkes ayakta. Ama benim için manzara süper. Babamın omuzlarındayım. Herkesin kafasının üstündeyim. Görüş açım mükemmele yakın. Sami Yen'i gelin gibi süslemişler, Ben dahil her yer, herkes Sarı Kırmızı...



Herkes bağırıyor Re Re Re Ra Ra Ra diye, şampiyon olacakmışız bu maçı kazanırsak. Bu maç Şampiyonluk maçıymış meğer. Derken, Prekazi takiyor frikikten. Herkes ayaklanıyor, tabi bizde... Birden herkesin sevinmesi, bağırması beni korkutuyor. Baba, diyorum, söyle şunlara gol atınca kalkmasınlar ayağa. Gülüyor tabi. İkinci yarı başlıyor, bir gol de Muhammet'ten. Yine korkuyorum herkes ayaklanınca. 6 yaşında çocuğun Sami Yen'de 35 bin kişinin bağırma sesinden korkmaması kolay mı? Yıllar sonra farkediyorum tabi. Sami Yen'de korkmanın 6 yaşla bir ilgisi yokmuş. Zamanın dünya kulübü Juventus gelmemek için türlü oyunlar oynayınca anladım, Sami Yen başka bir yermiş.

Maçta Galatasaray başka gol atmasın diye içimden geçiriyorum bu sırada ama çok geçmeden gol sesi geliyor Es-Es'ten. 2-1. Bu sefer kimse bağırmıyor ama biliyorum bu kötü bişey. Yanımdaki amca diyor ki: 14 senedir şampiyon olamıyoruz artık bu sene şampiyon olalım. İşin ciddiyetini o an anlıyorum. Hadi gol atalım demeye başlıyorum. Gol yersek şampiyon olamayız. Artık tribüne alışmışım. 3. kez korkmam diyorum kendi kendime ama morali bozulmuş taraftarın. Herkesin sustuğu bir anda, bu sefer ben bağırıyorum:

Re Re Re Ra Ra Ra...

Ve Şampiyonuz... 14 sene geçmiş son şampiyonluk üzerinden. Eve dönüyoruz. Taksiden iniyorum. Arkadaşlarım maç yapıyorlar. O dalga geçtikleri takım şampiyon olmuş. Gururla yürüyorum eve...

İlk gittiğim maç, Ali Sami Yen'de ilk gittiğim maç buydu. Bugün son maça gitmek için aylar öncesinden planımı yapmıştım bile. Tarak kemiğimdeki kırık yüzünden Antalya'dan Sami Yen'e gidemiyorum bugün. Keşke Sami Yen'e veda bu takımla olmasaydı, daha yakışıklı bir veda olabilseydi. Keşke ben de orada olabilseydim bugün. Seneler önceki o maçı düşününce bu ahvalde içim sızlıyo

İçimde bir burukluk var yeni stada geçerken. Sanki bir daha ne Juventus'u ne Milan'ı ne de Barcelona'yı yenemeyeceğiz.

İçimde öyle bir hüzün öyle bir umutsuzluk...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...