Fatih Terim’in biyografisini kabaca okuduğunuzda, Türk filmlerindeki gibi fakir ama gururlu gencin, zengin ailenin güzel kızına aşık olması ve mutlu son ile biten hikaye tadını alıyorsunuz. Ancak aksine, mutlu son henüz yazılmadı Fatih Terim’in sarı kırmızı aşkında.
Devam filminin kaçıncı perdesini izleyeceğimize en başta Fatih Terim fakat ondan daha çok çevresindekiler etki edecek.
Acıktığında genellikle teknik adamlarla beslenen doymak bilmez futbol medyamız, sindirebileceği en zor lokma ile yeniden karşı karşıya. Daha önceki karşılaşmalarında genellikle hazımsızlık yaratan bu Adana Çocuğu’nun yapacağı manevralar, ya Sarı Kırmızı Tanrı’yı yaratacak ya da adı medya olan çirkin ejderhanın kanatları altında izleyeceğiz ülkemizde futbola benzeyen o yarım yamalak şeyi.
Fatih Terim’in farkında olmadığını düşündüğüm bir konu var. İyi basın - kötü basın meselesinin üstüne çok basar Fatih Terim, fırsatı olduğunda hamam böceği ezer gibi basar. Kulak kabartır kendisi hakkında ne konuşulur diye, meraklıdır. Hatta gazete küpürlerinin önüne gelmesi için bir şirketle dahi anlaşmışlığı vardır.
2009’da İspanya maçı öncesi verdiği röportajda bir nebze olsun iyileşme yönünde umut vadetse de huylu huyundan pek vazgeçmez. Fatih Terim’in dilindeki kılıçla öldürmesi gereken uçan bir kertenkele değil. Zira hali hazırda bir sürü yumurtası var o çirkin ejderhanın ve eninde sonunda yeniden, Meriç Tunca gibi kanatlı yavru kertenkelelerini yumurtlayamaya devam edecektir.
Uçabilen sürüngenlerin sözleri; Terim’in zırhını kuşanmadığı yumuşak karnı, kertenkelenin ise, ziyafet öncesi yaptığı, kendi adına en eğlenceli seramoni.
Bu konuda kendi kulaklarımla dinlediğim ve gördüğüm en güzel mücadeleyi Rijkaard yaptı. Ne elinde ne de dilinde keskin bir kılıç vardı ama yaptığı şey muhteşemdi.
Rijkaard o koskoca Ejderha’ya sivrisinek muamelesi yaptı!
Elinde kalitesizlik dışında hiçbirşeyi yoktu ancak herkes sihirli değneği var bildi. Şakası bile kötü olan Serdar Özkan, Gökhan Zan, Ali Turan, Mehmet Batdal transferlerine rağmen, o kimseye yazacak çizecek malzeme vermedi röportajlarında. Ser verip sır vermemek sözünü özetledi hep.
Sivrisinek muamelesi yüzünden iyice canı sıkılan ejderha artık beslenme saati geldiğinden, sonunda kafasını ısırıverdi Kıvırcığın.
Kameraların karşısına geçtiğinde antik kolezyumdaki gladyatörler gibi savaşması gerekmiyor artık Terim'in. Bence o savaşı çoktan kazandı. Ancak Adana Çocuğuna sataşırsanız o da size cevabını verir. Bu hep böyle oldu. Çoğu zaman sabretti, duymamazlıktan geldi ama, ister egosu deyin ister başka bir şey, karşındakine sözünü sakınmadı hiç.
Şimdi ise kariyerini bir üst seviyeye taşıma fırsatı var. Biliyorum ki, o asla Rijkaard’ın çizgisinde hareket etmeyecek, vereceği cevaplarla bizleri çok daha fazla tebessüm ettirecek. Medya ile ilişkisi onu huzursuz edebilecek, rotasından saptırabilecek bir alan. Bu, başlıkta yazdığım, onun adına engellerden biri.
Tabi Fatih Terim’in Mental Barajı sadece bununla sınırlı değil. Yazı dizisi moduna geçip tiraj yapma hevesinde değilim ancak bugünkü üretkenliğim sıcak nedeniyle burada son buluyor.
Medyadaki kanatlı yaratıklar yeniden acıktığında taraftara düşen şey, Sarılı Kırmızılı Lezzetli Haşlanmış İmparator Menüsünden kalacak kırıntılarla böcekler gibi beslenmek değil, İmparatoruna sahip çıkmaktır. Arkasında değil ama yanında durmaktır. Bunu daha önce topluca başaramadık. Bir taraftan bu da hem taraftarın hem yönetimin mental barajı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder