26 Ekim 2010 Salı

Lucas Nails...

Savaşmak, defans yapmak nedir bu adamın ruhunda var...

Yeni bir deyiş türesin... Daha önce var mıdır yok mudur bilemedim. Pek de araştırmadan yazıyorum. Şimdiden affola...

Keşke böyle bir pankart olsa...

''Lucas! Nail It'' ya da ''Lucas Nails''

Meali;

Lucas Çivile; Lucas çiviler.. Çiviler diye çeviriyorum, ingilizce argodur ''nail'' kelimesi, bilen bilir, açıkça yazmayalım...Aklıma geldi, yazayım dedim.


Dün akşam o şut gol olsaydı bu deyiş de daha güzel bir anlam taşırdı...

Neyse,

Lucas'ın diğer rakip forvet oyuncularını çivilemesi dileğiyle...

23 Ekim 2010 Cumartesi

Servet'i Anladık Ama...


Sonunda sahada gözlerimizle gördüklerimizi onaylayan biri çıktı.
Artık taraftar emin olmuştur, takım içinde ve yönetimde dönen oyunlar hakkında..

Servet sezon başından beri orda burda konuşur olmuştu. İleride problem yaratması da muhtemeldi. Sağolsun kendisi bu olasılığı gerçekleştirdi. Eksik olmasın...

Peki takım içinde oluşan bu samimiyetsiz havanın sorumlusu kimdir?

Benim teşhisim Arda'ya kaptanlık verilmesidir.
Çünkü demeden önce, Arda'ya kaptanlım verilmesinin sebeplerine bakmak gerekli.

* Galatasaray'ın idolü olacak...
* İçimizden biri...
* Altyapı için mesaj: ''sizler de bir Arda Turan olabilirsiniz...''
* ''Arda gitmez ama aman Fener'e kaptırmayalım''
* ''Adnan Arda'yı Avrupa'ya satarken pazarlık payımız olur, kolay mı koskoca Galatasaray'ın kaptanını  
    veriyoruz'' (sonunda gülüşmeler, viski, puro) (tamam fazla uydurduk kafamızdan bu sonuncusunu...)

Çerçeve itibariyle hedeflenenler buydu. Evet çoğu gerçekleştirildi bunların...

Ancak oldukça küçük yaşta Galatasaray kaptanı olan Arda Turan bu takıma kaptanlık yapamadı. Milliyetçilik unuyla yoğrulmuş Arda'nın kişiliği de lider olmaya müsait değil kanımca. Arda Turan Hakan Balta'yı azarlayamaz, Servet'e de gerekli cevabı veremez.

Servet ki, hocasının üstüne yürüyen ondan hesap soran bir kişilik. Arda Turan'ı mı dinleyecek?

Hakan Balta ise dünyadan bihaber. Takım Avrupa'da final maçına çıksa bile Hakan Balta, malzemeci kadar önemesemez takımını, arkadaşlarını hatta kendisini...

Arda Turan müthiş bir yetenek olabilir ama zamanında Kewell da Baros da öyleydi... Bunu unutmamak lazım.

Yetenek kaptanlık yapmaya yeterli değildir. Öyle olsa Keita ya da Arda Turan'dan 2-3 gömlek daha yetenekli Gio Dos Santos kaptan olmalıydı... Yönetim bunu fena halde ıskaladı.

Geri dönüp bakınca Arda'nın kaptan yapılması, Servet Çetin de dahil olmak üzere Uğur Uçar ve bazı yerlilerin ile birkaç yabancının hoşnut olmadığı bir durumdu...

Umarım Arda saç kesmeyle kaptan olunmadığını öğrenmiştir bu yaşananlar ile. Takım içinde beraberlik havasını oluşturamayan Arda suçlu değildir ama en az kendisine kaptanlık verenler kadar hatalıdır. Takımda gerçek bir kaptan olsaydı Servet ve tayfası bu olup bitenleri muhtemelen yapamazdı.

Karpaty Lviv ile deplasmandaki maçta bir kare hatırımda kaldı. O gece üzüldüm ama çok belli  bir gerçek vardı ortada...

Tabloyu çizmeye çalışayım:

Ali Turan sağ bek. Sağ kanatta orta sahaya yakın, taç çizgisi kenarında rakip oyuncunun ayağı kafasına geldi. Çok önemli bir durum değildi. Hatta bizimki biraz da numara yaptı. Hakem lehimize faul kararı vermişti bile...

O pozisyonun devamında Ali Turan rakip oyuncu ile tartışmaya başladı. Birazcık elektriklenme... İşte o anda oraya anında ulaşan iki kişi gördüm. İlki Lorik Cana, ikincisi Lucas Neill... Pozisyon sağ kanatta idi Arda ise solda. Ama bu demek değildir ki böyle bir pozisyon olduğunda Arda oraya gelmeyecek.

Kıçıyla top tutan Volkan Demirel'in tereddüt etmeden kalesini terkedip, muharebeye girmesini düşününce Arda'nın neden iyi bir kaptan olamadığını herhalde anlarız...

Volkan'ı sevmeyiz biz Galatasaraylılar ama şöyle bir düşünürsek; odun da olsa, kıçıyla da top tutsa, bir ruh var o adamda...

Bu açından önümüzdeki zaman diliminde Hagi'nin takımdaki kaptanlar konusunda bir değişiklik yapmasını umuyorum ama Adnanlar buna izin vermeyeceklerdir...

Takım olamama olgusu ile bu samimiyetsiz havanın oluşmasında Arda ve dolaylı olarak Adnan Sezgin sorumlu.
Tabi bu demek değil ki Servet ve takımda onun gibi düşünenler doğru.

Ankaragücü maçında yapılanlar çok ahlaksızcaydı...

Şimdi beni meraklandıran tek bir şey var.

Arkadaşlarının mücadelesini bile umursamayarak takımını, hocasını sabote eden, hocasını sorgulayacak derecede kendini yeterli gören, egosu oldukça şişmiş, ekmek yediği yere ihanet eden, bu şerefli! Servet Çetin'i Galatasaray taraftarı Ali Sami Yen'de nasıl karşılayacak?

Yalandan Aslan UltrAslan daha önce takım kaptanını bile ıslıklamıştı. Islıkla protesto bu kadar moda olmuşken herhalde bilinçli taraftar bile artık ıslıklayacaktır 16 numarayı, Hakan Balta'yı, Servet Çetin'i...
Ama ya Rijkaard'ı ıslıklayanlar? Ya diğerleri?

Galatasaray taraftarının da ne kadar haysiyetli olduğunu göreceğiz ilk fırsatta....

20 Ekim 2010 Çarşamba

Dön Baba Dönelim, Fatih Terim!


Ne oldu? Aldınız mı cevabınızı? Plansız programsız iş yapmak neymiş iyi öğrenin!

Fatih Terim'e de helal olsun!
Son senelerde çok eleştiriliyordu. Ego'ydu şöyleydi böyleydi diye...

Zamanında demişti zaten ''Türkiye'de artık takım çalıştırmam'' diye.
Sözünün eriymiş, hani kullanıyoruz ya ''adam gibi adammış''Fatih Terim.

Birazcık öğrenin adam nasıl olunur. Önce televizyonlarda: ''Rijkaard ile mutlak olarak sözleşme uzatılacak. Bu sezon sonuna kadar Rijkaard ile beraberiz'' de, sonra da takımdan gönderin adamı...

Bakın da öğrenin. Adam olmak, özü sözü bir olmakla oluyor. Sizin gibi başkanlık koltuğuna oturunca değil.

Umarım Terim fikrini değiştirmez. Çünkü bu yönetime bir ders lazım.

Şu resimdekiler ve diğer saz arkadaşları da birbirlerine iyi sarılsın! Arkalarından teneke bağlanarak gönderilecek zamanı gelince. İşte o zaman sarılacak birilerine ihtiyaçları olacak.

Ezeli rakibinle yapacağın maç öncesi teknik adamı kovmak! Yerine adam bulamamak!..

Tarih sizleri kahkaha ile anımsayacak.

''Olmadı, teknik adamı kovarız Adnan sıkma canını''
Şark usülü ha?

Bu sefer sağlama kayaya çarptınız. Adı da Rijkaard idi...

İnsanları aptal yerine koymak neymiş göreceğiz bakalım.

Size de aşağıdaki hareketi yapan bulunur bir gün elbet...

İki gün sonra Tam Saha güzel bir röportaj yapar. O zaman görürsünüz  bu hareketi...

19 Ekim 2010 Salı

Yönetim! Hani Nerede Yeni Teknik Direktör?


Maçtan sonra çıktınız, açıklama yaptınız!
Ertesi gün toplandınız!
Güya kararlar aldınız!

Hani yeni teknik direktör?

Rijkaard'ı beğenmeyenlerden seç birini al takımın başına koy! Neyi bekliyorsunuz? 

Bak Bülent Korkmaz duruyor, yerli mi yerli. Al yanı başına Küçük(!) Hakan'ı...Olmadı bak büyüğünden var bi tane Hakan! Ne oldu Florya'nın yolunu mu unutmuşlar bunlar? Hadi desen gelirler değil mi? 

E hadi o zaman! Gelsinler...Gelsinler de takımdaki yeniçeriler bir an evvel çalışmaya başlasınlar...Moralleri yükselsin bu yerlilerin. Fener maçı yaklaşıyor.

 Huuu, size söylüyoruz yönetimdekiler!!!

Yahu yukarıdaki isimler olmazsa Sergen Yalçın var. Rijkaard'ın futbolu bilmediğini söyleyen var ya! Onu çağırın işte! Olmaz mı? Yahu Rıdvan Dilmen bile var. Hani kendini milli takıma teknik adam olarak uygun görüyordu ya kendini. Milli takımda çalışmaya yeterli adam Galatasaray'a mı az?

Yahu Hikmet Karaman, Abdullah Avcı ne güne duruyor. Olmadı Tolunay Kafkas var...
Ha siz Hagi'yi istiyosunuz. Tamam tamam!!!

İyi de bu adam kovulmamış mıydı daha önce?Ne diye çağırıyoruz şimdi? Bülent Korkmaz'ı yediğiniz gibi onu da mı yiyeceksiniz? Ama benden söylemesi Tugay yemez bu zokayı, adamsa yemez...

Sizin teknik direktör adayınız daha belli değilmiş anlaşılan...

İyi de ne diye ortalığı karıştırdınız ki?

Önce bir teknik adamla anlaşsaydınız bari. Tamam Rijkaard'ı beğenmiyosunuz anlaşıldı. Ama madem adamı göndereceksiniz, demezler mi adama, önce bir teknik adam bulsaydınız, plan program yapsaydınız, diye... 

Minareyi çalan kılıfını da hazırlarmış. Madem böyle bir halt yiyecektiniz, hem de Fener maçı öncesi...
Eh be o zaman şu işleri planlı programlı yapsaydınız ya!

Hani stadı, şirket birleşmesini, sponsorlar.... Bunları planlı yürütmüyor musunuz? O zaman nedir şimdi bu plansızlık?

Rijkaard'ın arkasındaydınız? Ne oldu?

Rijkaard'ın yanında olsaydınız daha iyi olmaz mıydı? Tuttunuz adamın arkasına geçtiniz...

Gelecek teknik adamın bari yanında olun arkasında değil. Yanında olun, omuz omuza göğüs gerin zorluklara.

Birinin arkasına geçmeyin! Bir gün başkaları da sizin arkanıza geçer, unutmayın!

17 Ekim 2010 Pazar

Şanslı Ama Bir Kısmı Gerizekalı!


Yıllar öncesine gidelim.

Yer Ali Sami Yen.

Rakip Real Madrid, Milan…

Bu takım ne maçlar çevirmişti...

Juventus İstanbul’a gelmemek için ne bahaneler yaratıyor ne Bizans oyunlarına başvuruyordu. Juventus zayıf takım değildi ama çekiniyordu bu taraftardan.

Anlaşılan taraftarın artık tek hatırladığı Uefa Kupası ve Fatih Terim. Taraftarlık unutulmuş...

Merak ediyorum acaba bu takımda 3.Fatih Terim Dönemi yaşansa ve her şey kötü gitse, o zaman taraftarın teknik direktör adayı Süper Kupa mı olacak?..

Bizler ne kadar yazarsak yazalım sistematik olarak çalışan ana akım medya’nın Rijkaard düşmanlığının önüne geçmek, taraftarı bilinçlendirmek neredeyse imkansız…

Taraftarımız aslında çok şanslı ama bir kısmı oldukça gerizekalı ve bu bir kısım gerizekalı taraftarla başarılar kazanmak çok zor.

Baros ikinci golü atmış, umutlar hala taze. 20-25 dakika var daha maçın bitimine. Tamam on kişi kalmışız ama bu Sarı-Kırmızı, bu Ali Sami Yen değil miydi Real Madrid, Milan ve daha nice önemli maçları kazanan? 

Ama taraftar ne yapıyor? Takımı ateşlemek yerine uyutucu türkülere devam ediyor. Teknik adamını istifaya davet ediyor. Çıkan oyuncusunu ıslıklıyor…

Galatasaray yönetimi/takımı ne yaparsa yapsın, dünyanın en iyi teknik direktörünü, en iyi oyuncularını da getirse, bu takım artık asla başarılı olamaz bu taraftarla. Eğer bir transfer gerekiyorsa, yapılması gereken transfer yeni bir taraftar grubudur.

UltrAslan artık Galatasaray’dan gitmelidir. Hem de Rijkaard’dan önce!

En azından Türk Telekom Arena’da gerizekalı bir taraftar profili gözükmesin, artık yeter!

16 Ekim 2010 Cumartesi

Türk Telekom Arena Açılış Maçı


Adnan Polat geçenlerde yapılan divan kurulu toplantısında yeni stadımız ve açılışıyla ilgili bazı bilgiler verdi, stadın açılmasından hemen sonra bazı sıkıntıların olabileceğini belirtti.

Türk Telekom Arena bilindiği üzere Ocak ayında hizmete girecek ama tam anlamıyla hazır olmayacak elbette. En basitinden stadın üstü açılır-kapanır olamayacak ilk zamanlarda. Daha sonraki bir dönemde gerçekleştirilecek.

Konuşması sırasında kulübün mali açıdan henüz düzlüğe çıkmadığını, nakit akışı konusunda bazı sıkıntıların halen devam ettiğini söyledi. Daha önce yapılan mali projelere göre stadın yapılması konusunda geç kalındığını bu yüzden kulübün amacının bir an evvel Aslantepe’de maçlara çıkıp, stadyum gelirlerinin artırılması üzerine olduğunu anlattı .

Bu konuşma sırasında önemli bir bilgi verdi. Stadın Ocak ayında hizmete sunulacağını ama açılış maçını ya da açılış organizasyonunu kastederek ''resmi açılışı ağustos ayında'' planlıyoruz dedi cümleleri arasında. Sanırım kulüp yönetimi görkemli bir açılış planlıyor ve bu açılışın yankısı sadece Türkiye sınırlarında olmayacak.

Hava şartlarının ülkemizde futbol oynamak için müsait olmadığı Ocak ayında, ses getirecek bir açılış organizasyonunun yapılması  pek olası değil aslında. Dünyadaki önemli takımlardan birinin soğuk havada, karda kışta hala bazı sorunları tam anlamıyla çözülmemiş bir stadyumda, açılış maçına çıkması için ikna edilmesi zaten zor olacaktır.

Blogda devam eden bir anket var ve çoğu kişi Barcelona’yı Aslantepe’de açılış maçında görmek istiyor. Ocak ayında Barcelona İstanbul’a gelmez. Para her kapıyı açar ama Barcelona kulübünü buna ikna etmek çok zor olsa gerek. İkna edilse bile Messi'yi, İniesta'yı izlemek mümkün olmaz. Olsa olsa Barcelona’nın B takımını izleriz. Adamlar ön eleme maçlarına bile yedek oyuncuları ile çıkıyorlar zaten.

Tüm bunlar olsa bile açılış maçına karda kışta gidecek taraftar sayısı da o stadı doldur(a)maz. Bunun yanında Aslantepe’ye bağlantı yolları, metro hattı gibi önemli sorunların da tam anlamıyla çözülmüş olacağını düşünmüyorum Ocak ayında.

Bu yüzden Adnan Polat’ın sözleri arasında yer alan ‘’Ağustos ayı’’ yönetimin doğru bir tercihi/projesi olarak ortaya çıkıyor. 

15 Ekim 2010 Cuma

Dünyanın En Şanslı Taraftarıdır Galatasaray Taraftarı!

Neden mi şanslıyız?

Yüzlerce binlerce;

Barçalı,
Madridli,
Manchesterlı,
Liverpoollu,
Münihli,
Milanlı,
Fenerli...

Görmüş müdür acep, an be an kendi stadlarının çimlendirilmesini, inşa edilmesini?

Benim bilgim dahilinde yok böylesi...

İşte bu yüzden pek şanslıyız.

Ey Galatasaraylılar!

Böyle bir fırsata sahip olduğumuz için tadını çıkarın!

14 Ekim 2010 Perşembe

Galatasaray - Türk Telekom 79-61; Savunmanın Üstadı Haluk Yıldırım

Beşiktaş ve Oyak Renault maçlarına gidemedim. Ama takımın seyirciye en ihtiyaç duyduğu maçta yerimi aldım kız arkadaşımla beraber. UltrAslan Antalya grubunun söylediğine göre, Beşiktaş maçına baya gelen olmuş. Ama bu maçta çok az kişi vardı. Tezahürat için 10 kişi ya vardık ya yoktuk. Salonda dağınık halde çok sayıda Galatasaraylı oturuyordu ama takımı desteklemeye niyeti pek yoktu gelenlerin.

Aslında taraftarın içinde o çoşku her daim vardır, ben buna inanıyorum, ama bunu ortaya çıkarmak lazım. Hani şu çekirdekçi tayfa dedikleri de bağırır takımı için. Fakat onları kanalize etmek lazım, özendirmek lazım tezahürata. Bu da Reis dedikleri bedava bilet alan, tinerci tayfasını yöneten paralı askerlerle olmaz.

Bir ara, küçük yaşta çocuğunu da alıp maça gelmiş, biraz yakınımızda oturan bir baba bile dayanamadı başladı tezahürata. Hatta o gaza getirdi 10 kişiyi ‘’aaaa cim bom bom’’ diye bağırmamız için…
Benim sesim ise hala kısık… Maçla ilgili bu yazıyı da bazı işlerim yüzünden geç yazmak zorunda kaldım. Biraz bayat bir haber oldu  tabi doğal olarak.

 Neyse…

Daha önce üniversitedeyken fakülte takımında oynamıştım. İşin özü basketbolu futboldan daha çok seviyorum ve hatta daha çok biliyorum. Bundan dolayı naçizane ahkam keseyim biraz.

Bizimkiler maça kötü başladı. İlk çeyreği de zaten geride kapattık. Sayı atmakta zorlandığımız gibi savunmada da çok iyi değildik. Savunma ribaundlarını bile alamayınca fark gitgide açılmaya başladı. Takımda ilk dikkatimi çeken, bizim takımın hücum gücüyle değil savunmasıyla bir şeyler başarabileceği. Aslında özellikle Avrupa basketbolunda savunma her şey demek. Ancak savunma ribaundu çok daha önemli. Bizimkiler savunmayı iyi yapıyorlar ama çemberden dönen topları alamadılar çoğunlukla.

Yılların tecrübesi Haluk Yıldırım. Bu adamı ortaokul 2. Sınıftayken sevmiştim. Hala daha basketbol oynuyor. Orhun Ene, Harun Erdenay ve Haluk Yıldırım bu üçlüyü çok seviyordum. Yıllar sonra bu üçlüden birini tekrar izleyebilmek ayrı bir mutluluktu kendi adıma.
İkinci periyotta savunmasıyla ön plana çıktı. O girdikten sonra savuma toparlandı. Ayakları hala hızlı. İkinci periyotta 3 saniye koridorunun biraz önünde içeri drive etmek isteyen rakip forvetten daha hızlı adım attığını gördüm . 41 yaşında bir basketbolcu için muhteşem bir savunma bunu belirtmek gerek. Haluk Yıldırım’ın bizim takımda olmasından dolayı çok mutluyum.Kendisi zamanında Ülker’de oynarken savunma anlamında çok iyi işler yapardı. Savunma ribaundlarını toplardı, Harun Erdenay kadar olmasa da top çalardı, hücumda çok top kullanmazdı ama kullandığında ise sayı bulurduk en ihtiyaç duyulduğu anlarda… Yine öyle oldu çok top kullanmadı.İki güzel asist yaptı. Hatırladığım kadarıyla iki top kaybı vardı. Ama Haluk’un getirisi daha fazlaydı. Hem son çeyrekte hem de ikinci çeyrekte savunmayı sertleştirdi ve maçı almamızı sağladı Gökseli Köksal ile birlikte.

Gökseli Köksal’ı çok beğendik. Kendisi süre aldığında savunmada iyi işler yaptı. Savunma anlamında ileride daha önemli işlere imza atacak gibi geldi bana. Maçın bitimine doğru attığı üçlük ile yaptığı savunmaya bir de cila ekledi.

Savunma görevi ağır basan diğer bir oyuncumuz Melih Mahmutoğlu. Performansı hücum anlamında iyi değildi. Hücumda sorumluluk almadı. Savunmada ise çok önemli bir anda bir top çalması vardı. Genç bir oyuncumuz. Umarım güzel bir kariyeri olur.

Kısalardan savunmada diğer etkili ismimiz ise Evren Bükerdi. Evren hücumda çok sorumluluk aldı. Tutku sahada yokken takımı oldukça iyi yönetti ama çok şansızdı. Attığı şutlardan neredeyse hiçbirini sayıya çeviremedi. İstatistiklere bakıp yazamayacağım şimdi, hatırımda böyle kaldı. Maçı koparan güzel bir top çalmasını belirtmem gerek. Kendisine sezon boyunca çok ihtiyaç duyacağız.
Ermal Kuqo ise bence maçın adamıydı. Son çeyrekte fark 3 sayıya kadar inmişti. 57-54.Sayı bulmakta zorluk çekerken Ermal içerden iyi oynadı, sorumluluk aldı. Hem savunmada hem de hücumda maçı koparmamızı o sağladı.

Caner Topaloğlu ‘nun da bu şutörlüğüne her zaman ihtiyacımız olacaktır. O da Ermal ve Rancik ile birlikte hücumda etkili oynadı. Kendisini pek seviyoruz.

Bu arada Telekom takımı ise hiç yabana atılacak bir takım değil. Yeniden yapılanmaya gidip takımı sil baştan kurmuşlar. Özellikle uzun oyuncuları oldukça etkili ve güçlü bize ribaund bırakmadılar. Yabancılarının yanında 

Rasim ve Yunus diye iki etkili oyuncusu var. Yunus oldukça iyi bir şutör, her attığı girdi nerdeyse. Bu çocuk iş yapar…
Tutku Açık’a da bizlere gönderdiği selamdan dolayı teşekkür edelim. Umarım kendisinin büyük bir sakatlığı yoktur. Ayağında bir çekme oldu galiba. Ama kafasının üstüne bir telekomlu oyuncu düşünce bir an korktuk…

Son olarak Rancik’ten bahsedelim. Kendisi maç sonunda Sabri’ye özendi. Bizlere üçlü çektirdi. Çok eğlenceli bir yabancı oyuncumuz var. Gülmek ona Harry Kewell kadar yakışıyor. Fırsatım olsa dövmelerinin anlamını sorardım.
Diğer oyuncularımızdan da bahsetmek lazım aslında ama yazıyı uzatmayalım. Takımda 3 yabancı oyuncumuz yoktu. Yabancılarımız da katılınca daha iyi bir takım olacağız görünen.  

Ha bu arada güzel resim çekemedim. Çektiğim resimler de net çıkmadı. Bunun yanında unutkanlığımın da kurbanı oldum, şarj etmediğim için pili bitti makinanın. Daha güzel resimler koyamadığımdan üzgünüm.

11 Ekim 2010 Pazartesi

A2 Ligi; Galatasaray-Kartalspor: 3-0, Berk'in Bindirmeleri

A2 takımımız Kartalspor maçını biri penaltıdan olmak üzere 3 gol atarak kazandı. Şu an 1. grupta yenilgisiz tek takım durumunda. 4 galibiyet,4 beraberlik ile topladığı 16 puanla Bursaspor’un ardından ikinci sırada bulunuyor.  Bu arada hatırlatalım lig lideri durumundaki 19 puanlı Bursapor’u deplasmanda 1-2 yenmeyi başarmıştık.

Takımın dizilişi ve ilk onbir şu şekilde idi.

                                       Eray İşcan

Ahmet                 Semih                  Sinan                   Berk
Kesim                 Oğuz               Osmanoğlu         Neziroğluları

                         Cumhur                  Emre
                      Yılmaztürk            Yüksektepe

Caner Öztel                 Uğur Ayhan                     Mertan  Caner
                  Öztürk
                                   Cem Sultan                                                                               
            
Şimdi elimden geldiğince uzun yazmamaya gayret edicem. Biliyorum uzun yazılar birçoğumuzu sıkıyor. Bunun için oyuncuları kısa kısa değerlendirmeye çalışıcam. Bunu yaparken de bazı noktalara değinmek istiyorum.

Eray İşcan: Emirhan milli takıma gittiğinde kaleyi koruyor. Genellikle kendisine pek iş düşmedi  bugün. Kaleyi bulan toplarda tek bir pozisyon haricinde iyi kurtarışlar yaptı. O pozisyonda ise, kaleyi bulan sert şutu kornere doğru çıkarması gerekirken, kurtarışı sonrası top penaltı noktasına doğru düştü.

Sinan Osmanoğlu: Servet Çetin’i andırıyor. Güçlü, uzun boylu, bacakları uzun ve onun gibi yavaş hatta belki daha yavaş. Ancak servet’ten önemli ölçüde ayrışıyor çünkü ayaklarını çok iyi kullanıyor. Bu sene başında Rijkaard onu hazırlık kampına götürmek istemişti ama okuduğu üniversiteden izin alamadığından gidemedi.  Attığı uzun toplar yerini buluyor. Pas futboluna yatkın. Bugün de kanatlardaki forvetlere attığı toplarla dikkat çekti. Defanstan oyun kuruyor derin paslarıyla.

Semih Oğuz: Defansta dikkatli idi. İyi oynadı. Birkaç pas hatası dışında hata yapmadı. İlk yarıda ve ikinci yarıda oynadığı mevkiden bağımsız olarak ileri çıkışları vardı. Bunlardan birinde top sürerek ve çalım atarak ileri çıktı. İki kez gol pozisyonuna  girdi ileri çıktığında ve bunlar duran toplar ya da kornerlerde değildi. Bu önemli bir nokta. Zaman zaman orta sahaya attığı dikine toplarla oyunu geriden kurma çabasını gördük. Bu paslar, Sinan’a kıyasla kısa paslardı.

A takım pek beceremiyor ama A2 takım defanstan oyun kurma konusunda çabalıyor. Bu maç da çok başarılı oldukları söylenemez ama atılan birkaç uzun top ve Semih’in dikine, kısa ve yerden pasları bunun göstergesi bence. Bu sene A takımın izleyebildiğim maçlarında Lucas Neill’in uzun paslarını gördüm çok kez. Geçen seneden buyana A2 takımın ve A takımın maçlarını kıyaslama yaparak izlemeye çalışıyorum. A takımda oynanmaya çalışılan oyunu A2 takımda da görmek mümkün. Buna dizilişler de dahil. Geçen sene beklerden atılan uzun toplarla ileri çıkışlar vardı. Özellikle Arda varken bunu görmek mümkün.

Ahmet Kesim:  Onur Arıkan milli takımda iken sağ beke geçti. Ahmet birkaç mevkide oynayabiliyor. Geçen sene de zaman zaman sağ bekte ve Cumhur ile birlikte ön libero oynamıştı. Sevgili PcLion pek beğenmemişti kendisini ama bugüne kadar izlediğim kadarıyla gelecek vaad eden futbolculardan biri. Rijkaard da onu sezon öncesi hazırlık kampına davet etmiş, hepimizi  şaşırtmıştı. Kendisiyle ilgili güzel bir değerlendirmeyi de şurdan okuyabilirsiniz. Bugün ileri çıkışlarda yetersizdi. Önünde oynayan Caner Öztel’in de bugün iyi oynadığı söylenemez. Bunun da etkisi vardı elbette. İkinci yarıda ise tek bir ileri çıkışı vardı. Bek olarak katkısı sol bekteki Berk’e kıyasla çok zayıftı. Ancak ilk yarının son dakikasında  takıma bir penaltı kazandırdı. Kullanılan serbest vuruşta arka direğe giden topa yapacağı vuruş öncesi kendisine faul yapıldı. Ahmet Kesim duran toplarda pozisyon almasını biliyor, ikinci yarıda da takımın ikinci golünü kornerden kaydetti. Hatırlarsanız sezon öncesi hazırlık maçlarında da buna benzer bir kafa golü atmıştı. Ahmet Kesim savunmada iyi bir oyuncu, iyi bir kesici ama bir bek değil daha ziyade bir merkez oyuncusu.

Berk Neziroğluları: Berk bugün çok verimli oynadı. Eğer üstünde durulursa iyi bir sol bek kazanabilir Galatasaray ilerleyen yıllarda. Kendisi defansif anlamda etkili. Kısa boylu ve pozisyon bilgisi zayıf bir oyuncu da değil. Defansif açıdan zayıf olduğu yönlerini geliştirebilir. Defans yapmak nasıl olsa öğrenilebilir ama yaşı ilerlemiş bir oyuncunun hücum yapmayı öğrenmesi zordur, çok zordur. Bu açıdan bakılınca Berk oldukça genç, iyi bir ofansif sol bek. Avrupa'nın büyük takımlarının bile ofansif sol bek bulmakta zorlandığını düşünürsek, Berk üstünde durulması gereken bir değer. Maçın başlamasından itibaren iyi bir ofansif sol bek performansı izledim. Kornerlerde ve duran topların başında Berk vardı. Geçtiğimiz hafta serbest vuruştan direğe takılan bir şutu olduğunu da belirteyim. Sol ayağını kullanmayı ve orta yapmayı bilen bir sol bekten bahsediyoruz. Yani Sabri gibi dağlara taşlara orta yapan bir bek değil kornerlerde gerektiğinde topun başına geçen, serbest vuruşları isabetli kullanan bir sol bek. Bunun yanında ofansif açıdan, önündeki oyuncuyla iyi anlaşan, kendini sol kanatta unutturabilen bir oyuncu. Berk'in bugün kornerden bir asisti olduğunu da belirtelim. Umarım sakatlık yaşamaz, inşallah nazarımız değmez.

Cumhur Yılmaztürk: Bugün çok iyi değildi ama kötü de sayılmazdı. Pas hataları yaptı. Güzel paslar da çıkardı. Özellikle kanatlara ve rakip defansın arkasına attığı toplar tehlike yarattı ama defansif açıdan daha iyiydi. A takımın şu anki ihtiyaçlarını düşününce bu formuyla A takım forması ona çok uzak.

Emre Yüksektepe: Defans baskı gördüğünde gereğinden fazla geriye geldi top çıkarmak için. Hem enine hem dikine paslarda başarılı idi. Cumhurdan daha iyi oynadı, Cumhur’a kıyasla maç içinde devamlılığı vardı. Defansif açıdan Cumhur’la birlikte iyi işler yaptı. Yerinde müdehaleleri vardı. Defansa fazla iş düşmemesinde payı büyüktü.Sakatlandı ve oyundan çıktı ikinci yarıda.

Bilal Kısa: Emre'nin yerine oyuna girdikten sonra Uğur Ayhan'ın yerine geçti. Uğur ise Emre'nin yerine. Rakibe bol bol faul yaptı. kısa süre oynadı değerlendirmek yapmak için aslında yetersiz bir süre. Ama iki kişiyi depar atıp geçtiğini belirtelim.

Uğur Ayhan: Merkezde ileri uçta, forvete yakın oynadı sırtındaki 10 numara formasıyla. Daha ziyade serbest oyuncu gibiydi. Zaman zaman kanatlarda gördük. Top çıkarmakta zorlanan defansın ve defansif orta sahalar  Cumhur ve Emre’nin yardımına koştu hep. Top alıp etrafında döndü ve ileri yöneldi.  Sol kanatta Mertan ve ikinci yarıda sağ tarafa geçen Cem Sultan’a güzel paslar attı. Zaman zaman temposu düştü. Uğur’u geçen sene Cumhur’un yanında , Cumhur’un birkaç adım ilerisinde izliyordum. Bu maçta daha ileride Emre Çolak’ın mevkisinde oynadı.  Topla birlikteyken dikkat çekti. İlk yarı sonunda kazanılan penaltıyı gole çeviremedi ama ikinci yarıdaki penaltıyı yine o kullandı ve skoru 3-0 yaptı.

Caner Öztel: Bugün çok silikti. Birkaç pas dışında çok etkili olduğunu söylemek mümkün değil. Sağ açıkta verimli olamadı. İkinci yarıda Mertan merkez forvete, Cem Sultan ise sağ açıka geçti. Yine de sol açıkta etkili olamadı. Yerini Mert Çetin’e bıraktı.Sezon öncesi A takımla kampa katılan bir oyuncu için böyle performanslar pek yakışık almıyor açıkçası.

Mert Çetin: Kısa süre oynadı, sol kanatta oynayan Mertan'ın merkez forvet rolüne bürünmesiyle ve sola geçen Caner Öztel'in etkisiz oyunu nedeniyle sol kanat aksıyordu. Zaten ilk yarıda yorulmuş olan Kartalspor sağ kanadı Mert Çetin'in oyuna dahil olmasından sonra gittikçe zora düştü. Mert Çetin'in iyi bir deparı ve güzel bir gollük asisti olduğunu belirtelim. Ancak Cem bunu değerlendiremedi.

Mertan Caner Öztürk: Arkasında Berk ile birlikte sol kanadı çok etkili kullandı. Performansı Berk’in de işine yaradı. Kartalspor’lu oyuncular Mertan’a engel olmaya çalışırken Berk’in her bindirmesi  ayrı ayrı tehlike yarattı. Mertan yetenekli olmasına yetenekli ama devamlılığı yok. Bir ara hem fiziği hem tekniği ile 3 kişinin sıkıştırmasından kurtuldu ama topsuz oyunda çok etkili değildi. Ne zaman top kendisine gelse herkesi çalıma dizmek istedi bu maçta. Bir ara Tugay Kerimoğlu yoruldun, artık pas atmalısın, diye uyardı kendisini. İkinci yarı merkez forvet olarak oynadı. Takım baskı yediğinde orta sahaya gelerek top aldı, paslarıyla topun ileri taşınmasına yardım etti Uğur Ayhan ile birlikte. İkinci yarı, ilk yarıya göre daha az etkili oldu. Maç içinde devamlılığını sağlamalı oyundan düşmemeli Mertan.

Cem Sultan: Cem uzun süren bir sakatlık sonrası tekrar forma giydi.Güzel bir dönüş yaptı performansıyla. Biraz şansa da olsa ilk golü kaydetti. Birkaç gollük pozisyonu harcadı. Cem sol ayaklı, hem teknik hem de uzaktan etkili şutları olan bir oyuncu. Anıl Dilaver’le birlikte yedek dahi olsa A takımda görmek istediğim bir oyuncu. Forvet sıkıntısı yaşanılan dönemlerde altyapıdan bu gençler takıma giremeyecekse ne zaman forma şansı bulabilir bu oyuncular? Örnek vermek gerekirse,Cem Sultan geçen sene takımdaki Jo tarzında işler yapıyor. Uzun boyuna rağmen Jo’yu pivot santrafor gibi tanımlamak yanlış olur. Cem Sultan da böyle. Cem sağa ya da sola çıkıyor, savunmanın içine gömülmüyor. Kanatlara yakınlarda aldığı topları isabetli paslarla ters kanatlara aktarıyor. Gerektiğinde hızlı hücumları organize ediyor. Tamam, Cem Jo kadar iyi bir tekniğe sahip değil yanlış anlaşmayalım. Ama anlatmak istediğim; Jo’nun geçen sene Baros ile sahada yer aldığında sol iç forvet gibi oynaması. Cem de böyle ceza sahasına ya da kanatlarda aldığı topları verimli kullanıyor, bazen dikine gidiyor kaleye. İkinci penaltı pozisyonu da böyle gerçekleşti. Cem Sultan maçın oyuncusu seçildi resmi sitede yapılan oylama sonrasında ama bana kalırsa Uğur Ayhan ve Berk daha verimli oynadı. Bence maçın yıldızı Berk olmalıydı.

Berk’i ne zaman izlesem kötü oynadığına pek şahit olmadım. Altyapımızın artık klasikleşmiş boyu kısa oyuncularına nazaran Berk nispeten uzun boylu bir ofansif bir sol bek. Insua transferi olmasaydı, kendisini A takımda görmek adına oldukça ümitliydim. Çağlar Birinci için bir miktar paranın ve birçok yetenekli gencin Denizlispor’a verilmesi yerine Berk’in A takım için düşünülmesini beklerdim. 

PcLion’un takımdan ayrılan Uğur Uçar’ı ne kadar sevdiğini, ne kadar tuttuğunu bilmeyen yoktur herhalde. Ben de Uğur Uçar’a toz kondurmak istemezdim kötü oynadığında bile. Sanırım bende de Berk Neziroğluları için böyle bir sempati oluştu geçen seneden buyana.

A takımın ve A2 takımın birkaç maçını daha izleyip geçen seneden buyana değişenleri ve ortak noktaları  yazmayı planlıyorum.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...