14 Ekim 2010 Perşembe

Galatasaray - Türk Telekom 79-61; Savunmanın Üstadı Haluk Yıldırım

Beşiktaş ve Oyak Renault maçlarına gidemedim. Ama takımın seyirciye en ihtiyaç duyduğu maçta yerimi aldım kız arkadaşımla beraber. UltrAslan Antalya grubunun söylediğine göre, Beşiktaş maçına baya gelen olmuş. Ama bu maçta çok az kişi vardı. Tezahürat için 10 kişi ya vardık ya yoktuk. Salonda dağınık halde çok sayıda Galatasaraylı oturuyordu ama takımı desteklemeye niyeti pek yoktu gelenlerin.

Aslında taraftarın içinde o çoşku her daim vardır, ben buna inanıyorum, ama bunu ortaya çıkarmak lazım. Hani şu çekirdekçi tayfa dedikleri de bağırır takımı için. Fakat onları kanalize etmek lazım, özendirmek lazım tezahürata. Bu da Reis dedikleri bedava bilet alan, tinerci tayfasını yöneten paralı askerlerle olmaz.

Bir ara, küçük yaşta çocuğunu da alıp maça gelmiş, biraz yakınımızda oturan bir baba bile dayanamadı başladı tezahürata. Hatta o gaza getirdi 10 kişiyi ‘’aaaa cim bom bom’’ diye bağırmamız için…
Benim sesim ise hala kısık… Maçla ilgili bu yazıyı da bazı işlerim yüzünden geç yazmak zorunda kaldım. Biraz bayat bir haber oldu  tabi doğal olarak.

 Neyse…

Daha önce üniversitedeyken fakülte takımında oynamıştım. İşin özü basketbolu futboldan daha çok seviyorum ve hatta daha çok biliyorum. Bundan dolayı naçizane ahkam keseyim biraz.

Bizimkiler maça kötü başladı. İlk çeyreği de zaten geride kapattık. Sayı atmakta zorlandığımız gibi savunmada da çok iyi değildik. Savunma ribaundlarını bile alamayınca fark gitgide açılmaya başladı. Takımda ilk dikkatimi çeken, bizim takımın hücum gücüyle değil savunmasıyla bir şeyler başarabileceği. Aslında özellikle Avrupa basketbolunda savunma her şey demek. Ancak savunma ribaundu çok daha önemli. Bizimkiler savunmayı iyi yapıyorlar ama çemberden dönen topları alamadılar çoğunlukla.

Yılların tecrübesi Haluk Yıldırım. Bu adamı ortaokul 2. Sınıftayken sevmiştim. Hala daha basketbol oynuyor. Orhun Ene, Harun Erdenay ve Haluk Yıldırım bu üçlüyü çok seviyordum. Yıllar sonra bu üçlüden birini tekrar izleyebilmek ayrı bir mutluluktu kendi adıma.
İkinci periyotta savunmasıyla ön plana çıktı. O girdikten sonra savuma toparlandı. Ayakları hala hızlı. İkinci periyotta 3 saniye koridorunun biraz önünde içeri drive etmek isteyen rakip forvetten daha hızlı adım attığını gördüm . 41 yaşında bir basketbolcu için muhteşem bir savunma bunu belirtmek gerek. Haluk Yıldırım’ın bizim takımda olmasından dolayı çok mutluyum.Kendisi zamanında Ülker’de oynarken savunma anlamında çok iyi işler yapardı. Savunma ribaundlarını toplardı, Harun Erdenay kadar olmasa da top çalardı, hücumda çok top kullanmazdı ama kullandığında ise sayı bulurduk en ihtiyaç duyulduğu anlarda… Yine öyle oldu çok top kullanmadı.İki güzel asist yaptı. Hatırladığım kadarıyla iki top kaybı vardı. Ama Haluk’un getirisi daha fazlaydı. Hem son çeyrekte hem de ikinci çeyrekte savunmayı sertleştirdi ve maçı almamızı sağladı Gökseli Köksal ile birlikte.

Gökseli Köksal’ı çok beğendik. Kendisi süre aldığında savunmada iyi işler yaptı. Savunma anlamında ileride daha önemli işlere imza atacak gibi geldi bana. Maçın bitimine doğru attığı üçlük ile yaptığı savunmaya bir de cila ekledi.

Savunma görevi ağır basan diğer bir oyuncumuz Melih Mahmutoğlu. Performansı hücum anlamında iyi değildi. Hücumda sorumluluk almadı. Savunmada ise çok önemli bir anda bir top çalması vardı. Genç bir oyuncumuz. Umarım güzel bir kariyeri olur.

Kısalardan savunmada diğer etkili ismimiz ise Evren Bükerdi. Evren hücumda çok sorumluluk aldı. Tutku sahada yokken takımı oldukça iyi yönetti ama çok şansızdı. Attığı şutlardan neredeyse hiçbirini sayıya çeviremedi. İstatistiklere bakıp yazamayacağım şimdi, hatırımda böyle kaldı. Maçı koparan güzel bir top çalmasını belirtmem gerek. Kendisine sezon boyunca çok ihtiyaç duyacağız.
Ermal Kuqo ise bence maçın adamıydı. Son çeyrekte fark 3 sayıya kadar inmişti. 57-54.Sayı bulmakta zorluk çekerken Ermal içerden iyi oynadı, sorumluluk aldı. Hem savunmada hem de hücumda maçı koparmamızı o sağladı.

Caner Topaloğlu ‘nun da bu şutörlüğüne her zaman ihtiyacımız olacaktır. O da Ermal ve Rancik ile birlikte hücumda etkili oynadı. Kendisini pek seviyoruz.

Bu arada Telekom takımı ise hiç yabana atılacak bir takım değil. Yeniden yapılanmaya gidip takımı sil baştan kurmuşlar. Özellikle uzun oyuncuları oldukça etkili ve güçlü bize ribaund bırakmadılar. Yabancılarının yanında 

Rasim ve Yunus diye iki etkili oyuncusu var. Yunus oldukça iyi bir şutör, her attığı girdi nerdeyse. Bu çocuk iş yapar…
Tutku Açık’a da bizlere gönderdiği selamdan dolayı teşekkür edelim. Umarım kendisinin büyük bir sakatlığı yoktur. Ayağında bir çekme oldu galiba. Ama kafasının üstüne bir telekomlu oyuncu düşünce bir an korktuk…

Son olarak Rancik’ten bahsedelim. Kendisi maç sonunda Sabri’ye özendi. Bizlere üçlü çektirdi. Çok eğlenceli bir yabancı oyuncumuz var. Gülmek ona Harry Kewell kadar yakışıyor. Fırsatım olsa dövmelerinin anlamını sorardım.
Diğer oyuncularımızdan da bahsetmek lazım aslında ama yazıyı uzatmayalım. Takımda 3 yabancı oyuncumuz yoktu. Yabancılarımız da katılınca daha iyi bir takım olacağız görünen.  

Ha bu arada güzel resim çekemedim. Çektiğim resimler de net çıkmadı. Bunun yanında unutkanlığımın da kurbanı oldum, şarj etmediğim için pili bitti makinanın. Daha güzel resimler koyamadığımdan üzgünüm.

2 yorum:

Görkem dedi ki...

Taraftarın eksikliği maçta hissedildi baya,daha da önemlisi Telekom'un iyi destekçileri vardı.Bizimkiler geçen sene Rancik-Simas-Washington-Mike yerlilerdende Evren gibi isimlerin hücumda eline bakıyorduki sayılar arasında dengesizlik vardı ama şimdi bakınca orantılı dağılıyor sayılar.Ben sizin kadar basketbol bilgisine sahip değilim tabiki ama mesala bu dikkatimi çekti.Savunma ribaundlarında dönen topları alamamız üç maçta da ortak sorundu.Göksenin sanırım bizim altyapıdan yetişmiş bu dahada mutlu etti beni :) Rancik maçlar sonrası hep üçlü çektiriyor ve bu çok güzel.O yüzden Rancik paşa :)Gülmek ona Harry Kewell kadar yakışıyor cümlesi duygularıma tercüman olmuş,bir "Kewell gülümsemesi" hayranı olarak :) Dövmelerinin anlamını ise Galatasaray Dergisinde söylemiş.Sağ kolunda Japon alfabesiyle Rado yazıyormuş,Family First zaten belli,sol kolunda da never give up asla vazgeçme yazıyormuş.Sol bacağındaki ejderha simgesi çocukluğundan beri ejderhalar büyülermiş onu.Karnında one life one chance yazıyormuş ve son olarak hayatı simgeleyen gülen ve ağlayan suratlar varmış.

mirmak dedi ki...

Görkem bilgiler asıl sendeymiş bende değil...

Maçtan önce ejderha ile family first'ü görmüştük ama diğerlerinin anlamını sayende öğrenmiş oldum teşekkürler bunun için.

Basketboldan çok uzak kaldım açıkçası. Bildiklerimi de zaman aldı götürdü aslında.

Basketbola olan hevesim 94-96 yılları arasında Hakeem Olajuwan, Charles Barkley ve Clyde Drexler'e sahip Houston Rockets'ın (Micheal Jordan yokken ara vermişken tabi)kazandığı iki şampiyonluk ile birlikte zamanın Ülker'inde Orhun Ene ve Harun Erdenay'a olan hayranlıkla başlamıştı. Murat Murathanoğlu tabi başroldeydi hepsinden öte...

Öyle aman aman/über süper basketbol bildiğimi söyleyemem yanlış anlaşmayalım. Ama savunma yapan oyuncular ile oyun kurucu oynayanların fundamentallerine biraz ilgim olmuştu her zaman.

Aslında sadece basketbol değil mesleğim yüzünden hayattaki herşeye biraz uzak kalıyorum.

tekrar teşekkürler paylaştığın bilgiler için...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...